BLOG

  • Ana Sayfa
  • Blog
  • Yabancıların Türkiye'de Tüm Sigorta Kollarına Tabi Olarak Çalışabileceğine İlişkin Yargıtay HGK Kararı
image
08Mar

Yabancıların Türkiye'de Tüm Sigorta Kollarına Tabi Olarak Çalışabileceğine İlişkin Yargıtay HGK Kararı

T. C.
Y A R G I T A Y
HUKUK GENEL KURULU
ESAS : 2013/21-794
KARAR : 2014/435
TARİH : 02.04.2014

Taraflar arasındaki "hizmet tespiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 2.
İş Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 20.11.2008 gün ve 2007/866 E. 2008/1100
K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, YARGITAY 21.
Hukuk Dairesi'nin 25.02.2010 gün ve 2009/383 E. 2010/1878 K. sayılı ilamı ile;
(…Dava, davacının 12.08.1988-01.01.2005 tarihleri arasında davalı işyerinde geçen
çalışmalarının tüm sigorta kollarına tabi olarak geçtiğinin tesbiti İSTEMİNE İLİŞKİNDİR.
Mahkemece istemin kabulü ile, davacının davalı Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü
işyerinde 12/08/1988-06/08/2003 tarihleri arasındaki çalışmalarının ve dosyasında tüm
sigorta kollarına tabi olduğuna ilişkin bilgi bulunmayan 06/08/2003-15/07/2005 tarihleri
arasındaki çalışmalarının tüm sigorta kollarına tabi olması gerektiğinin tesbitine KARAR
VERİLMİŞTİR.

Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 3 üncü maddesinin II-A fıkrasının
4958 sayılı Yasa'nın 57 nci maddesiyle yürürlükten kaldırılmadan önceki halinde;
malullük,yaşlılık ve ölüm sigortaları bir işveren emrinde çalışan ve Türk uyruklu olmayan
kimselerden Kurumdan yazılı istekte bulunanlar hakkında ve istek tarihinden sonraki
aybaşından başlanarak UYGULANACAĞI BELİRTİLMİŞTİR.4958 sayılı Yasa'nın yürürlüğe
girdiği 06.08.2003 tarihinden itibaren bir işveren emrinde çalışan yabancı uyruklu işçiler
isteklerine bakılmaksızın tüm sigorta kolları KAPSAMINA ALINMIŞTIR.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davalıyla davacı arasında düzenlenen Yabancı Uyruklu Misafir
Sanatçı Sözleşmeleri uyarınca davacının 15.08.1988 tarihinden itibaren 31.12.2007 tarihine
kadar 6 aylık ve/veya 1 yıllık sözleşmelerle ücretli olarak bale öğretmeni olarak çalıştığı,
31.12.1995-01.01.1999 tarihleri arasına ilişkin sözleşmelerin bulunmadığı,davalı işverenin
yazısına göre,davacının 12.08.1988-31.12.2004 tarihleri arasında Genel Müdürlük
bünyesinde, 01.01.2005 tarihinden itibaren de aynı şartlarla Antalya Müdürlüğü bünyesinde
çalıştığı, 15.07.2005 tarihinde 1060504 işyeri sicil numaralı Antalya Devlet Opera ve Balesi
Müdürlüğü unvanlı işyerinde işe girdiğine dair işe giriş bildirgesinin 14.07.2005 tarihinde
Kuruma verildiği, davacının 2005 Temmuz ayından itibaren aynı işyerinden 2007 Ekim ayına
kadar 30 gün üzerinden bildiriminin yapıldığı, başkaca bildiriminin BULUNMADIĞI
ANLAŞILMAKTADIR. Somut olayda,davacının 29.07.2003 tarihinde yapılan değişiklikten önce
Kuruma yapılmış yazılı bir isteği olmadığı gibi işveren tarafından bildirimi olmadığı için
Kurumdan yazılı istekte bulunduğu da kabul edilemeyeceğinden, 4958 sayılı Yasa'nın
yürürlüğe girdiği 06.08.2003 tarihinden itibaren isteğine bakılmaksızın tüm sigorta kolları kapsamına alınması gerektiğinin kabulü yerine değişiklikten önceki dönem yönünden de
istemin kabulüne karar verilmesi İSABETSİZ OLMUŞTUR.
Yapılacak iş; davacının 4958 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği 06.08.2003 tarihinden itibaren
isteğine bakılmaksızın tüm sigorta kolları kapsamına alınması gerektiğinin tesbitine, fazla
isteminin reddine KARAR VERMEKTİR.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm
kurulması usul ve yasaya aykırı olup BOZMA NEDENİDİR.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve HÜKÜM
BOZULMALIDIR...)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda,
mahkemece önceki KARARDA DİRENİLMİŞTİR.
TEMYİZ EDEN: Davalılar vekilleri

HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan
ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Dava, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 79 uncu maddesi uyarınca hizmet tespiti
İSTEMİNE İLİŞKİNDİR.
Davacı Sergo Tereshenko vekili dava dilekçesinde özetle; Gürcü uyruklu davacının bale
öğretmeni olduğunu, davalı Bakanlıkla yapılan hizmet sözleşmelerine bağlı olarak, 12.08.1988
tarihinden itibaren Ankara ve Antalya Devlet Opera Ve Balesinde yenilenen ve birbirini takip
eden sözleşmelerle bale öğretmeni olarak çalıştığını, ancak Bakanlığın çalışmayı Kuruma
15.07.2005 tarihi itibariyle bildirdiğini belirterek, davalı Kurumda çalışması nedeniyle tüm
sigorta kollarına tabi hizmet sürelerinin tespitini TALEP ETMİŞTİR.
Davalı Kültür Bakanlığı Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde
özetle; davacının bale öğretmeni olarak 15.08.1988 tarihli sözleşmeden itibaren yabancı
misafir sanatçı statüsünde işe alındığı ve bu tarihten sonra sanatçıyla takip eden sözleşmeler
yapıldığını, 506 s. Kanun'un, 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 s. Kanun'un 57 nci
maddesiyle yürürlükten kaldırılan, 3/II-A bendi gereğince davacının 15.07.2005 tarihi
itibariyle sigorta başlangıcının yapıldığını, davacının çalışma şeklinin kısmi sözleşmeyle
olduğunu, sezonluk sözleşmeyle çalışan davacının 4958 s. Kanun değişikliği öncesine ilişkin
talebinin usulsüz olduğunu belirterek, davanın REDDİNİ SAVUNMUŞTUR.
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) vekili cevap dilekçesinde özetle; 506 s. Kanun'un 4958
s. Kanun'la değiştirilmeden önceki 3/II-A bendi gereğince, 6.8.2003 tarihinden önce bir
işveren emrinde çalışan ve Türk uyruklu olmayan kimseler hakkında kısa vadeli sigorta
kolları, bunların Kuruma yazılı istekte bulunmaları halinde ise haklarında istek tarihinden
sonraki ay başından itibaren malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları uygulanmakta iken,
sözkonusu tarih itibariyle madde hükmü yürürlükten kaldırıldığından, istekleri olup olmadığına
bakılmaksızın Kanunun yürürlük tarihinden sonraki çalışmalarından dolayı tüm sigorta
kollarına tabi tutulduklarını, 06.08.2003 tarihine kadar Türk uyruklu olmayanların uzun vade
sigorta kollarına tabi olmaları kendilerinin talep etmesine bağlı iken, 06.08.2003 tarihinden
itibaren bu maddenin yürürlükten kaldırıldığını, davacının bu dönemde talebi olmadığından
davanın yasal dayanağı olmadığını ve hizmet akdine dayalı çalışmanın yöntemince
kanıtlanması gerektiğini belirterek, davanın REDDİNİ İSTEMİŞTİR.
YEREL MAHKEMECE; lehe olan yasa değişikliğinin sosyal güvenliğe ilişkin olması nedeniyle
geçmişe dönük olarak uygulanması gerektiğinden bahisle davanın kabulüne dair verilen karar,
davalılar vekillerinin temyizi üzerine, Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan nedenlerle
bozulmuş, mahkemece, önceki gerekçe tekrarlanmak suretiyle direnme KARARI
VERİLMİŞTİR.
Direnme hükmü, davalılar vekilleri tarafından TEMYİZ EDİLMİŞTİR.
Uyuşmazlık; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 3/II-A bendinin yürürlükte olduğu
dönemde, yabancı uyruklu ve uzun vadeli sigorta kollarına tabi olarak çalışmak istediğine dair talebi olmayan davacının, hizmet tespiti isteminin kabulünün mümkün olup olmadığı
NOKTASINDA TOPLANMAKTADIR.
Bir kimsenin 506 s. Kanun açısından "sigortalı" sayılması için, iş ilişkisinin hizmet akdine
dayanması ve bu sözleşmenin çalıştırılana yüklediği edimin işverene ait işyerinde görülmesi
yetmez; ayrıca o kimsenin bu maddede (3 üncü maddede) öngörülen kişilerden de OLMAMASI
GEREKİR. Bununla birlikte SSK m.3 gereğince sigortalı sayılmanın kesin ve bütünüyle
engellenmesi durumu, sadece bu maddenin (I) sayılı fıkrasında anılan kimseler yönünden
sözkonusudur; (II) sayılı fıkrada ise, sigortalı sayılmanın engellenmesi kısmendir ve sigorta
kollarının yalnız bir BÖLÜMÜ YÖNÜNDENDİR. Madde sigortalı sayılmayanları, örnek verici
olarak değil, sınırlı ve sayılı BİÇİMDE BELİRTMİŞTİR. Bu nedenle madde kapsamı dışında
kalan kimselerin, içtihatla sigortalı sayılmalarına cevaz verilemez. Şüphesiz madde, yoruma
kapalı değildir; fakat benzetme yoluyla genişletmeye elverişli bulunmamaktadır (Çenberci
Mustafa, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi, Ankara 1977, s.112).
Somut uyuşmazlığın yasal dayanağını oluşturan mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu
(SSK)'nun "Sigortalı sayılmayanlar" başlıklı 3/II-A bendi;
"II - Aşağıda belirtilenler hakkında bazı sigorta kolları uygulanmaz:
A)Malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları, bir işveren emrinde çalışan ve Türk uyruklu olmıyan
kimselerden Kurumdan yazılı istekte bulunanlar hakkında ve istek tarihinden sonraki ay
başından başlanarak uygulanır…" DÜZENLEMESİNİ İÇERMEKTEDİR.
Anılan bent uyarınca yabancılar, kısa vadeli sigorta kollarına (iş kazası meslek hastalığı,
hastalık ve analık) zorunlu olarak bağlıdırlar. Ancak, uzun vadeli sigorta kolları (malullük,
yaşlılık, ölüm) ise istekte bulunmadıkları sürece yabancılar hakkında uygulanamaz.
Türk uyruklu olmayan kimsenin uzun vadeli sigorta kollarından yararlanabilmesi için Kanunun
öngörmüş olduğu yazılı istek koşulu, Kuruma başvurmanın kanıtlanması ÇERÇEVESİNDE
DEĞERLENDİRİLMELİDİR. Diğer bir ifadeyle isteğin Kuruma yazılı olarak bildirilmesi koşulu,
geçerlik değil İSPAT KOŞULUDUR.
Örneğin yazılı başvuru olmasa bile işe giriş bildirgesi imzalanarak Kuruma verilmişse yazılı
istek koşulu gerçekleşmiş sayılır. Hatta işe giriş bildirgesi verilmese bile malullük, yaşlılık ve
ölüm sigortası primleri ödenmiş olmasına karşın yabancı uyruklu kişi itiraz etmemişse, kendisi
sigortalı sayılacaktır (Aslanköylü Resul, Sosyal Sigortalar Kanunu Yorumu, 1. Cilt, Ankara
2004, s.259 vd.).
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki; usulüne uygun şekilde yürürlüğe girerek kanun niteliği
kazanmış bir uluslararası sözleşmede eğer daha elverişli bir hüküm varsa, Türk uyruklu
olmayan kimse hakkında, öncelikle sözleşme hükmünün uygulanması gereği de göz ardı
edilmemelidir (Anayasa m. 90/son).
Yabancıları sadece kısmen sosyal sigortaların kapsamına alması nedeniyle gerek AB
normlarına ve gerekse ILO'nun 118 sayılı "Vatandaşlarla Vatandaş Olmayan Kimselere Sosyal
Güvenlik Konusunda Eşit İşlem Yapılması Hakkında Sözleşme" hükümlerine aykırı olduğu
gerekçesiyle öğretide eleştiriye tabi tutulan 506 s. Kanun'un 3/II-A maddesi, 29.07.2003
tarihli ve 4958 s. Kanun'un 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 57 nci maddesiyle
YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMIŞTIR.

Buna göre, Türkiye'de herhangi bir işverene bağlı olarak iş sözleşmesiyle çalışan yabancılar,
6.8.2003 tarihinden itibaren isteklerine bakılmaksızın tüm sigorta kollarına TABİ
TUTULMUŞTUR. Öte yandan, yabancıların çalışma izni almalarına ilişkin usul ve esaslar
27.2.2003 tarih ve 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun ve bu Kanuna
dayanarak yürürlüğe konulan uygulama yönetmeliğiyle önemli değişikliklere tabi tutulmuştur
(Tuncay Can, Ekmekçi Ömer, Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, İstanbul 2012, s. 246 vd.).
Bu aşamada, değişikliğin yürürlük tarihi konusunun da incelenmesinde ZORUNLULUK
BULUNMAKTADIR.
Bilindiği üzere, kanunların geriye yürümesi veya yürümemesi konusunda mevzuatımızda
genel bir HÜKÜM YOKTUR. Ancak, toplum barışının temel dayanağı olan hukuka ve özellikle
kanunlara karşı güveni sağlamak ve hatta, kanun koyucunun keyfi hareketlerine engel olmak
için, öğretide kanunların geriye yürümemesi esası KABUL EDİLMİŞTİR. Buna göre, gerek özel
hukuk ve gerekse kamu hukuku alanında, kural olarak her kanun, ancak yürürlüğe girdiği
tarihten sonraki zamanda meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır; o tarihten önceki zamana rastlayan olaylara ve ilişkilere uygulanmaz. Bu kuralın doğal sonucu da, kanunların
yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilemeyeceği, başka bir anlatımla GERİYE
YÜRÜMEYECEKLERİDİR. Değişiklik hükmünün kanunların kabulünden önceki olaylara
uygulanması Anayasaya ve kazanılmış HAKLARA AYKIRIDIR.
Ancak, yeni kanunun yürürlük tarihinden önceki olaylara da uygulanacağı yönünde açık
hükmün bulunması halinde henüz kesinleşmemiş uyuşmazlıklara da yeni KANUN
UYGULANMALIDIR.

Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralının istisnalarından birini,
beklenen (ileride kazanılacağı umulan) HAKLAR OLUŞTURMAKTADIR. Kamu düzeni ve genel
ahlaka ilişkin kurallar yönünden de kanunların geriye yürümesi SÖZ KONUSUDUR. (Prof. Dr.
Necip Bilge, Hukuk Başlangıcı, 14. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara, 2000, sh: 193-194; Prof.
Dr. A. Şeref Gözübüyük, Hukuka Giriş ve Hukukun Temel Kavramları, 18. Bası, Turhan
Kitabevi, Ankara 2003, sh: 73).
Hukuk Genel Kurulu'nun 14.06.2006 gün ve 2006/10-367 E., 2006/386 K. sayılı; 06.04.2005
gün ve 2005/10-183 E., 2005/241 K. sayılı; 13.10.2004 gün ve 2004/10-528 E., 2004/533 K.
sayılı kararlarında da aynı İLKELER BENİMSENMİŞTİR.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 s. Kanun'un 3/II-A maddesi, yukarıda açıklanan
çerçevede değerlendirildiğinde, anılan hükmü yürürlükten kaldıran ve 06.08.2003 tarihinde
yürürlüğe giren 4958 s. Kanunla yapılan değişikliğin geçmişe etkili olacağına dair, ayrı ve açık
bir hüküm bulunmadığı gibi; olayda yukarıda belirtilen istisnalardan biri de SÖZKONUSU
DEĞİLDİR. Bu nedenle, 4958 s. Kanunla getirilen ve yabancıların sigortalılığını kısmen
kısıtlayıcı hükmün yürürlükten kaldırılmasının, değişiklik öncesi çalışmalara uygulanması
SÖZKONUSU OLMAYACAKTIR.
Öte yandan, 506 s. Kanun'u yürürlükten kaldıran ve 01.08.2008 tarihinde yürürlüğe giren
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 4/II(c) maddesi ile de
"Mütekabiliyet esasına dayalı olarak uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi yapmış ülke
uyruğunda çalışanlar hariç olmak üzere, yabancı uyruklu kişilerden hizmet akdiyle çalışanlar"
4/I(a) bendi kapsamında SİGORTALI SAYILMIŞLARDIR.
Sonuç olarak; Türk uyruklu olmayanlar, hizmet akdine dayalı olarak çalışmaları halinde, 506
s. Kanun'un 3/II-A maddesinin yürürlükte bulunduğu 06.08.2003 tarihine kadar olan
dönemde, kısa vadeli sigorta kollarına zorunlu olarak tabi olup, uzun vadeli sigorta kollarına
tabi olmaları isteklerine bırakılmış iken, 06.08.2003 tarihinden itibaren, yazılı istek koşulu
aranmaksızın, çalışmaya başlamaları ile "tüm sigorta kolları açısından" 506 s. Kanun
kapsamında SİGORTALI OLACAKLARDIR.
506 s. Kanun'un 3/II-A bendinin yürürlükten kalktığı 06.08.2003 tarihinden itibaren,
yabancılık unsuru artık sosyal sigortadan yararlanmaya engel oluşturan bir NEDEN DEĞİLDİR.
Nitekim, YARGITAY Hukuk Genel Kurulu'nun 19.06.2013 gün ve 2012/21-1694 E., 2013/855
K. sayılı kararında da aynı İLKE BENİMSENMİŞTİR.
Yukarıdaki açıklamaların ışığında somut olayın değerlendirilmesinde, davacı Gürcistan uyruklu
olup, Türk Vatandaşı veya Türk soylu olduğu da iddia ve ispat edilmediğinden, 506 s.
Kanun'un 3 ncü maddesinin II-A fıkrasının yürürlükte olduğu ve direnme kararının konusu
oluşturan 12.08.1988-06.08.2003 tarihleri arasında, yabancı statüsünde olduğundan ve 506
s. Kanun'a tabi malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak çalışmak istediğine dair
Kuruma yazılı bir başvurusu da bulunmadığından, 12.08.1988-06.08.2003 tarihlerine ilişkin
dönemin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü yönündeki kararda DİRENİLMESİ
İSABETSİZDİR.
O halde, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak
gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve YASAYA AYKIRIDIR.
Bu nedenle direnme KARARI BOZULMALIDIR.
SONUÇ: Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire
bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 s. Kanun'un 30. maddesiyle 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici Madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086
sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8/3 üncü fıkrası uyarınca karar düzeltme yolu kapalı
olmak üzere, 02.04.2014 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.

Yorum Gönder