BLOG

image
10Ara

Yabancı Uyrukluların Hizmet Tespitleri

DAVACI GÜRCİSTAN UYRUKLU OLUP, TÜRK VATANDAŞI VEYA TÜRK SOYLU OLDUĞU DA İDDİA VE İSPAT EDİLMEDİĞİNDEN, 506 SAYILI KANUN'UN 3. MADDESİNİN II-A FIKRASININ YÜRÜRLÜKTE OLDUĞU VE DİRENME KARARININ KONUSU OLUŞTURAN TARİHLERİ ARASINDA, YABANCI STATÜSÜNDE OLDUĞUNDAN VE 506 SAYILI YASAYA TABİ MALÜLLÜK, YAŞLILIK VE ÖLÜM SİGORTALARINA TABİ OLARAK ÇALIŞMAK İSTEDİĞİNE DAİR KURUMA YAZILI BİR BAŞVURUSU DA BULUNMADIĞINDAN, 1988 - 2003 TARİHLERİNE DAİR DÖNEMİN REDDİNE KARAR VERİLMESİ GEREKİRKEN, KABULÜ YÖNÜNDEKİ KARARDA DİRENİLMESİ İSABETSİZDİR.

İÇERİK

DAVA : Taraflar arasındaki "hizmet tespiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda. Ankara 2. İş Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 20.11.2008 gün ve 2007/866 E. 2008/1100 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 25.2.2010 gün ve 2009/383 E. 2010/1878 K. sayılı ilamı ile;

 

( ... Dava, davacının 12.8.1988-1.1.2005 tarihleri arasında davalı işyerinde geçen çalışmalarının tüm sigorta kollarına tabi olarak geçtiğinin tesbiti istemine ilişkindir.

 

Mahkemece istemin kabulü ile, davacının davalı Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü işyerinde 12.8.1988-6.8.2003 tarihleri arasındaki çalışmalarının ve dosyasında tüm sigorta kollarına tabi olduğuna dair bilgi bulunmayan 6.8.2003-15.7.2005 tarihleri arasındaki çalışmalarının tüm sigorta kollarına tabi olması gerektiğinin tesbitine karar verilmiştir.

 

Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 Sayılı Kanunun 3. maddesinin ll-A fıkrasının 4958 Sayılı Kanunun 57. maddesiyle yürürlükten kaldırılmadan önceki halinde; malullük,yaşlılık ve ölüm sigortaları bir işveren emrinde çalışan ve Türk uyruklu olmayan kimselerden Kurumdan yazılı istekte bulunanlar hakkında ve istek tarihinden sonraki aybaşından başlanarak uygulanacağı belirtilmiştir.4958 Sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 6.8.2003 tarihinden itibaren bir işveren emrinde çalışan yabancı uyruklu işçiler isteklerine bakılmaksızın tüm sigorta kolları kapsamına alınmıştır.

 

Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davalıyla davacı arasında düzenlenen Yabancı Uyruklu Misafir Sanatçı Sözleşmeleri uyarınca davacının 15.8.1988 tarihinden itibaren 31.12.2007 tarihine kadar 6 aylık ve/veya 1 yıllık sözleşmelerle ücretli olarak bale öğretmeni olarak çalıştığı, 31.12.1995-1.1.1999 tarihleri arasına dair sözleşmelerin bulunmadığı, davalı işverenin yazısına göre, davacının 12.8.1988-31.12.2004 tarihleri arasında Genel Müdürlük bünyesinde, 1.1.2005 tarihinden itibaren de aynı şartlarla Antalya Müdürlüğü bünyesinde çalıştığı, 15.7.2005 tarihinde 1060504 işyeri sicil numaralı Antalya Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü unvanlı işyerinde işe girdiğine dair işe giriş bildirgesinin 14.7.2005 tarihinde Kuruma verildiği, davacının 2005 Temmuz ayından itibaren aynı işyerinden 2007 Ekim ayına kadar 30 gün üzerinden bildiriminin yapıldığı, başkaca bildiriminin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Somut olayda, davacının 29.7.2003 tarihinde yapılan değişiklikten önce Kuruma yapılmış yazılı bir istemi olmadığı gibi işveren tarafından bildirimi olmadığı için Kurumdan yazılı istekte bulunduğu da kabul edilemeyeceğinden. 4958 Sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 6.8.2003 tarihinden itibaren istemine bakılmaksızın tüm sigorta kolları kapsamına alınması gerektiğinin kabulü yerine değişiklikten önceki dönem yönünden de istemin kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur.

 

Yapılacak iş; davacının 4958 Sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 6.8.2003 tarihinden itibaren istemine bakılmaksızın tüm sigorta kolları kapsamına alınması gerektiğinin tesbitine, fazla isteminin reddine karar vermektir.

 

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

 

O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır... ),

 

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

 

H.G.K.'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:

 

KARAR : Dava, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 79. maddesi uyarınca hizmet tespiti istemine ilişkindir.

 

Davacı s. t. vekili dava dilekçesinde özetle; Gürcü uyruklu davacının bale öğretmeni olduğunu, davalı Bakanlıkla yapılan hizmet sözleşmelerine bağlı olarak, 12.8.1988 tarihinden itibaren Ankara ve Antalya Devlet Opera Ve Balesinde yenilenen ve birbirini takip eden sözleşmelerle bale öğretmeni olarak çalıştığını, ancak Bakanlığın çalışmayı Kuruma 15.7.2005 tarihi itibariyle bildirdiğini belirterek, davalı Kurumda çalışması sebebiyle tüm sigorta kollarına tabi hizmet sürelerinin tespitini istemiştir.

 

Davalı Kültür Bakanlığı Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının bale öğretmeni olarak 15.8.1988 tarihli sözleşmeden itibaren yabancı misafir sanatçı statüsünde işe alındığı ve bu tarihten sonra sanatçıyla takip eden sözleşmeler yapıldığını, 506 Sayılı Kanun'un. 6.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 Sayılı Kanun'un 57. maddesiyle yürürlükten kaldırılan. 3/ll-A bendi gereğince davacının 15.7.2005 tarihi itibariyle sigorta başlangıcının yapıldığını, davacının çalışma şeklinin kısmi sözleşmeyle olduğunu, sezonluk sözleşmeyle çalışan davacının 4958 Sayılı Kanun değişikliği öncesine dair talebinin usulsüz olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

 

Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili cevap dilekçesinde özetle; 506 Sayılı Kanun'un 4958 Sayılı Kanun'la değiştirilmeden önceki 3/ll-A bendi gereğince, 6.8.2003 tarihinden önce bir işveren emrinde çalışan ve Türk uyruklu olmayan kimseler hakkında kısa vadeli sigorta kolları, bunların Kuruma yazılı istekte bulunmaları halinde ise haklarında istek tarihinden sonraki ay başından itibaren malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları uygulanmakta iken, söz konusu tarih itibariyle madde hükmü yürürlükten kaldırıldığından, istekleri olup olmadığına bakılmaksızın Kanunun yürürlük tarihinden sonraki çalışmalarından dolayı tüm sigorta kollarına tabi tutulduklarını, 6.8.2003 tarihine kadar Türk uyruklu olmayanların uzun vade sigorta kollarına tabi olmaları kendilerinin talep etmesine bağlı iken, 6.8.2003 tarihinden itibaren bu maddenin yürürlükten kaldırıldığını, davacının bu dönemde talebi olmadığından davanın yasal dayanağı olmadığını ve hizmet akdine dayalı çalışmanın yöntemince kanıtlanması gerektiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.

 

Yerel mahkemece; lehe olan yasa değişikliğinin sosyal güvenliğe dair olması sebebiyle geçmişe dönük olarak uygulanması gerektiğinden bahisle davanın kabulüne dair verilen karar, davalılar vekillerinin temyizi üzerine. Özel Daire tarafından yukarda açıklanan sebeplerle bozulmuş, mahkemece, önceki gerekçe tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.

 

Direnme hükmü, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

 

Uyuşmazlık; 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 3/ll-A bendinin yürürlükte olduğu dönemde, yabancı uyruklu ve uzun vadeli sigorta kollarına tabi olarak çalışmak istediğine dair talebi olmayan davacının, hizmet tespiti isteminin kabulünün mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

 

Bir kimsenin 506 Sayılı Kanun açısından "sigortalı" sayılması için, iş ilişkisinin hizmet akdine dayanması ve bu sözleşmenin çalıştırılana yüklediği edimin işverene ait işyerinde görülmesi yetmez; ayrıca o kimsenin bu maddede ( 3. maddede ) öngörülen kişilerden de olmaması gerekir. Bununla birlikte SSK m.3 gereğince sigortalı sayılmanın kesin ve bütünüyle engellenmesi durumu, sadece bu maddenin ( I ) sayılı fıkrasında anılan kimseler yönünden söz konusudur; ( II ) sayılı fıkrada ise, sigortalı sayılmanın engellenmesi kısmendir ve sigorta kollarının yalnız bir bölümü yönündendir. Madde sigortalı sayılmayanları, örnek verici olarak değil, sınırlı ve sayılı biçimde belirtmiştir. Bu sebeple madde kapsamı dışında kalan kimselerin, içtihatla sigortalı sayılmalarına cevaz verilemez. Şüphesiz madde, yoruma kapalı değildir; fakat benzetme yoluyla genişletmeye elverişli bulunmamaktadır ( Çenberci Mustafa, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi, Ankara 1977, s. 112 ).

 

Somut uyuşmazlığın yasal dayanağını oluşturan mülga 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun "Sigortalı sayılmayanlar başlıklı 3/ll-A bendi; "II - Aşağıda belirtilenler hakkında bazı sigorta kolları uygulanmaz;

 

A- )Malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları, bir işveren emrinde çalışan ve Türk uyruklu olmayan kimselerden Kurumdan yazılı istekte bulunanlar hakkında ve istek tarihinden sonraki ay başından başlanarak uygulanır..." düzenlemesini içermektedir. Anılan bent uyarınca yabancılar, kısa vadeli sigorta kollarına ( iş kazası meslek hastalığı, hastalık ve analık ) zorunlu olarak bağlıdırlar. Ancak, uzun vadeli sigorta kolları ( malullük, yaşlılık, ölüm ) ise istekte bulunmadıkları sürece yabancılar hakkında uygulanamaz.

 

Türk uyruklu olmayan kimsenin uzun vadeli sigorta kollarından yararlanabilmesi için Kanunun öngörmüş olduğu yazılı istek koşulu, Kuruma başvurmanın kanıtlanması çerçevesinde değerlendirilmelidir. Diğer bir ifadeyle isteğin Kuruma yazılı olarak bildirilmesi koşulu, geçerlik değil ispat koşuludur.

 

Örneğin yazılı başvuru olmasa bile işe giriş bildirgesi imzalanarak Kuruma verilmişse yazılı istek koşulu gerçekleşmiş sayılır. Hatta işe giriş bildirgesi verilmese bile malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primleri ödenmiş olmasına karşın yabancı uyruklu kişi itiraz etmemişse, kendisi sigortalı sayılacaktır ( Aslanköylü Resul, Sosyal Sigortalar Kanunu Yorumu. 1. Cilt, Ankara 2004, s.259 vd ).

 

Yeri gelmişken belirtilmelidir ki; usulüne uygun şekilde yürürlüğe girerek kanun niteliği kazanmış bir uluslararası sözleşmede eğer daha elverişli bir hüküm varsa, Türk uyruklu olmayan kimse hakkında, öncelikle sözleşme hükmünün uygulanması gereği de göz ardı edilmemelidir ( Anayasa

 

Yabancıları sadece kısmen sosyal sigortaların kapsamına alması sebebiyle gerek ab normlarına ve gerekse ılo'nun 118 Sayılı "Vatandaşlarla Vatandaş Olmayan Kimselere Sosyal Güvenlik Konusunda Eşit İşlem Yapılması Hakkında Sözleşme" hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle öğretide eleştiriye tabi tutulan 506 Sayılı Kanun'un 3/ll-A maddesi, 29.7.2003 tarihli ve 4958 Sayılı Kanun'un 6.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 57. maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.

 

Buna göre, Türkiye'de herhangi bir işverene bağlı olarak iş sözleşmesiyle çalışan yabancılar, 6.8.2003 tarihinden itibaren isteklerine bakılmaksızın tüm sigorta kollarına tabi tutulmuştur. Öte yandan, yabancıların çalışma izni almalarına dair usul ve esaslar 27.2.2003 tarih ve 4817 Sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun ve bu Yasaya dayanarak yürürlüğe konulan uygulama yönetmeliğiyle önemli değişikliklere tabi tutulmuştur ( T. Can, Ekmekçi Ömer, Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, İstanbul 2012, s. 246 vd. ).

 

Bu aşamada, değişikliğin yürürlük tarihi konusunun da incelenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.

 

Bilindiği üzere, kanunların geriye yürümesi veya yürümemesi konusunda mevzuatımızda genel bir hüküm yoktur. Ancak, toplum barışının temel dayanağı olan hukuka ve özellikle kanunlara karşı güveni sağlamak ve hatta, kanun koyucunun keyfi hareketlerine engel olmak için, öğretide kanunların geriye yürümemesi esası kabul edilmiştir. Buna göre, gerek özel hukuk ve gerekse kamu hukuku alanında, kural olarak her kanun, ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki zamanda meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır; o tarihten önceki zamana rastlayan olaylara ve ilişkilere uygulanmaz. Bu kuralın doğal sonucu da, kanunların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilemeyeceği, başka bir anlatımla geriye yürümeyecekleridir. Değişiklik hükmünün kanunların kabulünden önceki olaylara uygulanması Anayasaya ve kazanılmış haklara aykırıdır.

 

Ancak, yeni kanunun yürürlük tarihinden önceki olaylara da uygulanacağı yönünde açık hükmün bulunması halinde henüz kesinleşmemiş uyuşmazlıklara da yeni kanun uygulanmalıdır.

 

Kanunların geriye yürümemesi ( geçmişe etkili olmaması ) kuralının istisnalarından birini, beklenen ( ileride kazanılacağı umulan ) haklar oluşturmaktadır. Kamu düzeni ve genel ahlaka dair kurallar yönünden de kanunların geriye yürümesi söz konusudur. ( Prof. Dr. N. Bilge. Hukuk Başlangıcı, 14. Bası, T. Kitabevi, Ankara, 2000, sh: 193-194; Prof. Dr. A. Şeref Gözü büyük, Hukuka Giriş ve Hukukun Temel Kavramları, 18. Bası. T. Kitabevi, Ankara 2003, sh: 73 ).

 

H.G.K.'nun 14.6.2006 gün ve 2006/10-367 E., 2006/386 K. sayılı; H.G.K.'nun 6.4.2005 gün ve 2005/10-183 E., 2005/241 K. sayılı; H.G.K.'nun 13.10.2004 gün ve 2004/10-528 E., 2004/533 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

 

Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 Sayılı Kanun'un 3/ll-A maddesi, yukarda açıklanan çerçevede değerlendirildiğinde, anılan hükmü yürürlükten kaldıran ve 6.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 Sayılı Kanunla yapılan değişikliğin geçmişe etkili olacağına dair, ayrı ve açık bir hüküm bulunmadığı gibi; olayda yukarda belirtilen istisnalardan biri de söz konusu değildir. Bu nedenle, 4958 Sayılı Kanunla getirilen ve yabancıların sigortalılığını kısmen kısıtlayıcı hükmün yürürlükten kaldırılmasının, değişiklik öncesi çalışmalara uygulanması söz konusu olmayacaktır.

 

Öte yandan, 506 Sayılı Kanunu yürürlükten kaldıran ve 1.8.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 4/ll ( c ) maddesiyle de "Mütekabiliyet esasına dayalı olarak uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi yapmış ülke uyruğunda çalışanlar hariç olmak üzere, yabancı uyruklu kişilerden hizmet akdiyle çalışanlar" 4/l ( a ) bendi kapsamında sigortalı sayılmışlardır.

 

Sonuç olarak; Türk uyruklu olmayanlar, hizmet akdine dayalı olarak çalışmaları halinde, 506 Sayılı Kanun'un 3/ll-A maddesinin yürürlükte bulunduğu 6.8.2003 tarihine kadar olan dönemde, kısa vadeli sigorta kollarına zorunlu olarak tabi olup, uzun vadeli sigorta kollarına tabi olmaları isteklerine bırakılmış iken, 6.8.2003 tarihinden itibaren, yazılı istek koşulu aranmaksızın, çalışmaya başlamaları ile "tüm sigorta kolları açısından" 506 Sayılı Kanun kapsamında sigortalı olacaklardır.

 

506 Sayılı Kanun'un 3/ll-A bendinin yürürlükten kalktığı 6.8.2003 tarihinden itibaren, yabancılık unsuru artık sosyal sigortadan yararlanmaya engel oluşturan bir neden değildir.

 

Nitekim, Yargıtay H.G.K.'nun 19.6.2013 gün ve 2012/21-1694 E., 2013/855 K. sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir.

 

Yukarıdaki açıklamaların ışığında somut olayın değerlendirilmesinde, davacı Gürcistan uyruklu olup, Türk Vatandaşı veya Türk soylu olduğu da iddia ve ispat edilmediğinden, 506 Sayılı Kanun'un 3. maddesinin ll-A fıkrasının yürürlükte olduğu ve direnme kararının konusu oluşturan 12.8.1988-6.8.2003 tarihleri arasında, yabancı statüsünde olduğundan ve 506 Sayılı Yasaya tabi malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak çalışmak istediğine dair Kuruma yazılı bir başvurusu da bulunmadığından, 12.8.1988-6.8.2003 tarihlerine dair dönemin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü yönündeki kararda direnilmesi isabetsizdir.

 

O halde. H.G.K.'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.

 

SONUÇ : Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanun'un 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici Madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8/3. fıkrası uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yorum Gönder