11Nis
Sosyal Güvenlik Sözleşmesi Bulunmayan Ülkede Çalışan Kişinin Sigortalılık Başlangıcına İlişkin Karar
T.C.
Yargıtay
10. Hukuk Dairesi
Esas No:2015/7402
Karar No:2016/961
K. Tarihi:28.01.2016
Mahkemesi : Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacı, tahsis işleminin iptaline ilişkin davalı Kurum işleminin iptalini, yurtdışı hizmetlerini borçlanma hakkı bulunduğunun ve iptal konusu olan hizmet belgelerinin usulsüz olmadıklarının tespitini, yaşlılık aylığı bağlanmasını ve ödenmeyen aylıklarının faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
12.05.2010-21.05.2010 tarihleri arasında 5510 sayılı Kanun'un 4/1-a maddesi kapsamında 10 gün sigortalılığı bulunan davacının, 02.06.2010 günlü borçlanma başvurusu ve 07.07.2010 günlü ödemeyle Lübnan'da geçen 24.04.1986-24.04.2001 tarihleri arasındaki 5401 gün yurtdışı süresini 5510 sayılı Kanun'un 4/1-a maddesinde öngörülen sigortalılık niteliğinde borçlandığı, davacının 07.06.2010 tarihli tahsis başvurusunun Kurumca, Lübnan’daki çalışmalara ilişkin belgelerin geçersiz sayılarak reddedildiği anlaşılmaktadır.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere ve Mahkemenin, davacının yurtdışı hizmetlerini borçlanma hakkı bulunduğuna ve iptal konusu olan hizmet belgelerinin usulsüz olmadıklarına ilişkin kabulünün yerinde olmasına göre, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Mahkemece, davacıya 07.06.2010 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına ve ödenmeyen aylıkların yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiş ise de, aylık bağlama şartları irdelenmeksizin verilen kararın eksik incelemeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresini düzenleyen 5510 sayılı Yasanın 38’inci madde hükmü; malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcını; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20’nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edileceğini; kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşının ikmal edildiği tarihte başlamış olacağını, bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayısı hesabına dahil edileceğini öngörürken, Uluslararası sosyal güvenlik sözleşme hükümlerinin saklı bulunduğu ifade edilmiştir.
Öte yandan, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği de haiz bulunmaktadır.
Yurtdışındaki vatandaşlarımızın, yurtdışında geçirdikleri süreleri borçlanma suretiyle sosyal güvenliği açısından değerlendirebilme imkanı tanıyan yasamız, halen yürürlükte bulunan anılan 3201 sayılı Yasa’dır.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yurt dışında geçen çalışma sürelerinin sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilebilmesi amacıyla,çalışan sayısının yoğunluğu, ekonomik ve ticari ilişkilerin gelişmişlik düzeyi gibi kriterler dikkate alınarak çok sayıda devletle sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmış ve anayasal yönteme uygun biçimde yürürlüğe konulmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti tarafından şimdiye kadar Almanya, Arnavutluk, Avusturya, Azerbaycan, Belçika, Bosna-Hersek, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Fransa, Güney Kore, Gürcistan, Hırvatistan, Hollanda, İngiltere, İsveç, İsviçre, İtalya, KKTC, Kanada, Karadağ, Kebek, Libya, Lüksemburg, Makedonya, Norveç, Romanya, Sırbistan ve Slovakya olmak üzere toplam 28 ülkeyle Sosyal Güvenlik Sözleşmesi imzalanmış olup; davaya konu çalışmanın geçtiği Lübnan Ülkesiyle yapılmış bir sosyal güvenlik sözleşmesi ise bulunmamaktadır.
Öte yandan, Yurtdışında çalışan Türk vatandaşlarının sigortalılık başlangıcı yönünden, bulundukları ülke ile yapılan ikili uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerinde açık hüküm bulunmayan veya hiç sözleşme yapılmayan ülkelerde bulunanların durumu, 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre değerlendirilecektir.
İkili uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerinde özel hüküm bulunmayan veya sözleşme imzalanmayan ülkelerdeki çalışmalarını 3201 sayılı Yasaya göre borçlananlar yönünden sigortalılık başlangıcının ve dolayısıyla sigortalılık süresinin nasıl belirleneceği konusu ise, Anılan yasanın 5.maddesinde düzenlenmiştir.
3201 sayılı Yasanın değişiklik öncesi 5’inci madde hükmüne göre, borçlanma konusu hizmetlerinden sonra Türkiye’de tescili bulunan sigortalılar yönünden sigortalılık başlangıcı, tescil tarihinden itibaren borçlanılan süre kadar geriye gidilerek bulunacak tarih olacak, şayet sigortalının hiç tescili yok ise, bu halde borcun tamamen ödendiği tarihten borçlanma süresi kadar geriye gidilerek bulunacak tarih olacaktır.
Türkiye’de herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşunda tescili bulunmaksızın, ikili sosyal güvenlik sözleşmesinde sigorta başlangıcı konusunda açık hüküm bulunan bir ülkede, anılan sözleşme hükmü çerçevesinde sigortalı olarak giriş yapan ve 3201 sayılı Yasadan yararlanmak suretiyle borçlanma bedelini ödeyerek hizmet kazanan Türk Vatandaşlarının sigortalılık başlangıç tarihinin, ikili uluslararası sözleşme hükmü çerçevesinde belirlenmesi gerekecektir.
Yukarıdaki düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava konusu somut olayda; uyuşmazlığa konu olan yurtdışı çalışma süresinin Lübnan ülkesinde geçmiş olması ve anılan ülke ile aramızda sosyal güvenlik sözleşmesinin bulunmaması karşısında, davacının sigorta başlangıç tarihinin 3201 sayılı Kanunun 5'inci maddesine göre Türkiye'deki sigorta başlangıç tarihinden borçlanılan süre kadar geriye gidilmek suretiyle belirlenip, 506 sayılı Yasanın geçici 81'inci maddesinde belirtilen tahsis şartlarının tahsis talep tarihi itibarıyla tam olarak yerine getirilip getirilmediği hususu ayrıntılı şekilde irdelenmeksizin yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 28.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yorum Gönder