BLOG

  • Ana Sayfa
  • Blog
  • Özel Üniversiteler İle Öğretim Üyeleri Arasındaki İş Sözleşmesi
image
17Mar

Özel Üniversiteler İle Öğretim Üyeleri Arasındaki İş Sözleşmesi

Özel üniversitelerde çalışan öğretim üyeleri ile üniversite arasında akdedilen akademik personel iş sözleşmelerinde çoğunlukla belirli süreli olarak iş akitlerinin kurulduğu görülmektedir. 

Öğretim üyelerinin bu belirli süreli iş sözleşmeleri devam ederken istifa ederek ayrılma veya üniversite tarafından iş sözleşmesinin feshedilmesi hallerinde sözleşmeden kaynaklanan bakiye süreye ilişkin ücretlerin tazminat olarak talepleri ve aynı zamanda kıdem ihbar tazminatı talepleri gibi taleplerle İş Mahkemelerinde üniversiteler aleyhinde açılan davalar olduğunu görmekteyiz.

Bu tür iş hukuku uyuşmazlıklarının temyiz edilmesinde görev dağılıma göre temyiz mercisi durumunda olan Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ve Yargıtay 22. Hukuk Dairesi arasında görüş farklılığı bulunduğu göze çarpmaktadır. 

Aşağıda gösterilen iki değişik kararda bu fikir ayrılığını görebilmek mümkündür. 9. Hukuk Dairesi sözleşmelerin genel olarak belirli süreli yapılmış olsa da belirsiz süreli olduğu görüşündeyken, 22. Hukuk Dairesi ise belirli süreli iş sözleşmesinin yapılabileceği ve çıkan uyuşmazlıkların da belirli süreli iş sözleşmelerinin çözümlenmesindeki esaslara göre yapılmasına ilişkin görüş belirtmektedir.



YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO: 2012/21244 E
KARAR NO:2014/19528 K. TARİH:16.06.2014

Özet: Üniversite öğretim görevlisi hizmeti belirli süreli hizmet akdi yapılmasını gerektiren esaslı bir neden bulunmadığından belirsiz sürelidir.

“…Davacı, davalı üniversitede okutman ünvanı ile 4 yıl çalışmıştır. Mahkemece davacının ihbar tazminatı talebi taraflar arasındaki sözleşmelerin belirli süreli olduğu, bu nedenle ihbar talep koşulları oluşmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Davalı 2547 sayılı yasa kapsamında kurulmuş özel vakıf üniversitesidir. Vakıf Yükseköğretim Kurumlan Yönetmeliğimin 23/2 maddesi uyarınca “Vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 sayılı Kanunda devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır’’. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 3/f maddesi uyarınca “Öğretim Elemanları, Yükseköğretim kurumlarında görevli öğretim üyeleri, öğretim görevlileri, okutmanlar ile öğretim yardımcıları” olarak belirlenmiştir. Kanunun 32. maddesindeki düzenlemeye göre, “Okutmanlar, ilgili kuramların görüşü alınarak fakültelerde ve fakülteye bağlı birimlerde dekanların, rektörlüğe bağlı enstitü veya yüksekokullarda müdürün önerisi ve rektörün onayı ile süreli veya sürekli olarak atanırlar; atanma süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer. Bunların yeniden atanmaları mümkündür. Bu takdirde ilk atama usulü uygulanır.” Anılan kuralda davacı konumundaki öğretim görevlilerinin süreli veya sürekli atanabilecekleri, bu anlamda belirli süreli iş sözleşmesi yapılabileceği anlaşılmaktadır. Ancak aynı kuralda, okutmanların sürekli olarak atanabileceği, bir başka anlatımla belirsiz süreli iş sözleşmesi yapılabileceği de düzenlenmiştir. Görüldüğü gibi, düzenlemede okutman kadrosunda görev yapanlar için çalışma sürelerindeki kısıtlama kaldırılmış durumdadır. Keza kanunda 2010 yılında yapılan değişiklik sonucu “Öğretim elemanlarının, üniversitede devamlı statüde görev yapacakları” 36. Madde de açıkça belirtilmiş ve öğretim elemanlığının devamlı olacağı kabul edilmiştir. 4857 sayılı İş Kanununun 11. maddesinde, “İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz süreli sayılır. Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir. Belirli süreli iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir. Esaslı nedene dayalı zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar” şeklinde düzenleme mevcuttur. Yukarıda belirtilen kurallara göre, başlangıçta öğretim elemanı olan davacı ile belirli süreli iş sözleşmesi yapılabilir. Ancak yapılan üniversitedeki bu kadro devamlı çalışmayı gerektirdiğinden ve süre sınırlaması kaldırıldığından, daha sonra yapılacak sözleşmenin belirli süreli olması için esaslı bir neden gerekir. Davacı okutman ile daha sonra birbiri ardına ve birden fazla sayıda belirli iş sözleşmesi yapılmasını gerektiren esaslı bir neden bulunmamaktadır. Bu yönde davalı Üniversite esaslı bir neden olduğunu kanıtlayamamıştır. Bu itibarla davacının belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalıştığının kabulü ile ihbar tazminatına hükmedilmesi gerekirken mahkemece aksine düşünceyle ihbar tazminatı talebinin reddi hatalıdır."   şeklinde karar verilmiştir. 

 

T.C YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO:2013/7068 E.
KARAR NO:2014/6392 K
TARİH:18.03.2014

4857 sayılı İş Kanunu’nun 11. maddesinde, “İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz süreli sayılır. Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir. Belirli süreli iş sözleşmesi esaslı bir sebep olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir. Esaslı sebebe dayalı zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar” şeklinde düzenleme ile bu konudaki esaslar belirlenmiştir.
Türk hukuk mevzuatında, belirli iş sözleşmelerinin yapılmasını zorunlu kılan veya buna imkan sağlayan düzenlemeler de bulunmaktadır. 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun, 31 maddesinde, “ Öğretim görevlileri; üniversitelerde ve bağlı birimlerinde bu Kanun uyarınca atanmış öğretim üyesi bulunmayan dersler veya herhangi bir dersin özel bilgi ve uzmanlık isteyen konularının eğitim -öğretim ve uygulamaları için, kendi uzmanlık alanlarındaki çalışma ve eserleri ile tanınmış kişiler, süreli veya ders saati ücreti ile görevlendirilebilirler. Öğretim görevlileri, ilgili yönetim kurullarının görüşleri alınarak fakültelerde dekanların, rektörlüğe bağlı bölümlerde bölüm başkanlaıının önerileri üzerine ve rektörün onayı ile öğretim üyesi, öğretim üye yardımcısı ve öğretim görevlisi kadrolarına atanabilirler veya kadro şartı aranmaksızın ders saati ücreti veya sözleşmeli olarak istihdam edilebilirler. Öğretim üyesi kadrolarına öğretim görevlileri en çok iki yıl süre ile atanabilirler; bu süre sonunda işgal ettikleri kadroya başvuran öğretim üyesi bulunmadığı vc görevlerine devamda yarar görüldüğü takdirde aynı usulle yeniden atanabilirler. Atanma süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer. Bunların yeniden atanmaları mümkündür. Bu takdirde ilk atama usulü uygulanır. Konservatuvarlar ile meslek yüksekokullarına gerektiğinde sürekli olarak öğretim görevlisi atanabilir.” hükmü düzenlenerek, öğretim görevlilerinin belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştırılabilmesine imkan sağlanmıştır. Somut olayda, davacı 01.03.2000-30.09.2002 tarihleri arasında, öğretim görevlisi olarak davalı üniversitesinde çalışmıştır. Taraflar arasında, iki dönem için, üst üste (zincirleme) belirli süreli iş sözleşmesi imzalanmıştır. 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunumun 31. maddesine göre, gerek ilk sözleşmenin, gerekse yenilenerek yapılan diğer sözleşmenin belirli süreli olarak yapılmasına imkan sağlanmıştır. Sözleşmenin süreli yapılabilmesi anılan kanuni düzenlemeye dayandığından, zincirleme belirli süreli sözleşme yapılması sözleşmeyi belirsiz süreli hale getirmez. Davalı işverenin akademik yılı kapsayacak şekilde belirli süreli iş sözleşmesi yapmasında menfaati bulunmaktadır. Buna göre ders programları belirlenmektedir. İşin bu niteliği itibarıyla her yıl belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasını gerektiren geçerli sebebin bulunduğu kabul edilmelidir. Böyle olunca iş sözleşmelerinin birbiri ardına zincirleme şekilde yapılması iş ilişkisinin belirsiz süreli hale dönüştüğünün kabulünü gerektirmez. Bunun sonucu olarak da davacının ihbar tazminatı isteğinin reddine karar verilmelidir." şeklimde hüküm kurmuştur.

Yorum Gönder