BLOG

  • Ana Sayfa
  • Blog
  • Barbulescu - Romanya Kararı "çalışma hayatında internet kullanımı"na ilişkin enteresan bir karar
image
23Şub

Barbulescu - Romanya Kararı "çalışma hayatında internet kullanımı"na ilişkin enteresan bir karar

(Başvuru no. 61496/08)

KARAR, STRAZBURG, 12 Ocak 2016

AİHM "Barbulescu - Romanya" davasında sözleşmenin 8. maddesinin ihlal edilmediğine altı oya karşı bir oyla OYÇOKLUĞUYLA karar vermiştir.

ÖZETLE;

Başvurucunun Yahoo Messengerdan gerçekleştirdiği iletişim dökümünün ulusal mahkemelerde delil olarak kullanılması ile ilgili olarak Mahkeme, ulusal mahkemelerce bu dökümlere veya içeriğine özel bir önem atfedilmediğini tespit etmiştir. Ulusal mahkemeler iletişim dökümünü sadece başvurucunun mesai saatleri içerisinde şirket bilgisayarını şahsi amaçla kullanması şeklinde gerçekleşen disiplin ihlalinin ispatı bakımından itibar etmişlerdir. Kararlarda; başvurucunun iletişimine dair ayrıntılara yer verilmemiş, iletişim kurduğu kişilerin kimlikleri ifşa edilmemiştir. Dolayısıyla Mahkeme, iletişim içeriklerinin ulusal mahkemelerin tespitlerinde belirleyici unsur olmadığı kanaatindedir.

Başvurucunun işvereni fiilen zarara uğrattığı yönünde bir iddia bulunmadığı doğru olmakla beraber (karşılaştırma ve kıyas için, başvuranın iş dışında profesyonel görevleri ile ilgili olmayan faaliyetlerde bulunduğu Pay v. Birleşik Krallık, no. 32792/05, 16 Eylül 2008 davası ve başvurucunun işverenini maddi zarara uğrattığı Köpke davası) Mahkeme, bir işverenin mesai saatleri içerisinde çalışanlarının görevlerini yerine getirip getirmediğini kontrol etmek istemesini makul kabul etmektedir.

KARAR;

Daire, 01.12.2015 tarihinde aşağıda yer alan kararı vermiştir;

SÜREÇ

1.  Dava, Romanya vatandaşı Bogdan Mihai Bărbulescu (“başvurucu”) tarafından Romanya’ya karşı İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına Dair Sözleşme’nin (Sözleşme) 34. maddesi kapsamında yaptığı 15.12.2008 tarihli başvuruya ilişkindir.

2.  Başvurucu, Bükreş’de avukat olarak görev yapan D. Costinescu ve O.  Juverdeanu tarafından temsil edilmiştir. Romanya Hükümeti (“Hükümet”), Dış İşleri Bakanlığı temsilcisi C. Brumar tarafından temsil edilmiştir.

3.  Başvurucu özellikle, işvereninin iş akdinin feshi kararının özel yaşamına ve haberleşme hürriyetine saygı hakkının ihlaline dayandığını ve ulusal mahkemelerin bu hakkını korumakta başarısız olduğunu iddia etmiştir.

4.  Başvuru, 18.12.2012 tarihinde Hükümete tebliğ edilmiştir.

MADDİ OLAY

I.  DAVANIN KONUSU

5.  Başvurucu 1979 doğumlu olup, Bükreş’de yaşamaktadır.

6.  01.08.2004 ile 06.08.2007 tarihleri arasında, özel bir şirkette satıştan sorumlu mühendis olarak çalışmıştır. İşverenin talebiyle müşterilerin sorularını yanıtlamak için Yahoo Messenger hesabı oluşturmuştur.

7.  13.07.2007 tarihinde işveren, başvurucunun Yahoo Messenger iletişimlerinin 05.07.2007’den 13.07.2007’ye kadar denetlendiğini ve başvurucunun iç düzenlemelere aykırı olarak interneti kişisel amaçlarla kullandığının kayıtlardan anlaşıldığını başvurucuya bildirmiştir. Başvurucu yazılı cevabında, Yahoo Messenger hesabını sadece profesyonel amaçlarla kullandığını belirtmiştir. Yahoo Messenger ile gerçekleştirdiği 45 sahifelik iletişim dökümü kendisine sunulduğunda başvurucu, haberleşmesinin ihlal edilmesinin Ceza Kanunu uyarınca sorumluluğa neden olacağı konusunda işverene bildirimde bulunmuştur.

45 sahifelik döküm, başvurucunun iletişiminin denetlendiği sürede erkek kardeşi ve nişanlısı ile mesajlaşmalarını içermekte olup, başvurucunun kişisel sorunları ile ilgilidir. Döküm ayrıca, başvurucunun nişanlısı ile 12.07.2007 tarihinde kişisel Yahoo Messenger hesabı ile yaptığı beş adet kısa mesajı içermekte olup, bu mesajlarda özel bir bilgi bulunmamaktadır.

8.  01.08.2007 tarihinde işveren, başvurucunun iş akdini şirketin iç düzenlemelerinde yer alan;

“Şirket disiplin ve düzenini bozan ve özellikle …bilgisayarların, fotokopi makinelerinin, telefonların, teleks ve faks makinelerinin kişisel amaçlarla kullanılması kesinlikle yasaktır.”

Maddesi kapsamında sonlandırmıştır.

9.  Başvurucu, işverenin bu kararını Bükreş Mahkemesine taşımıştır. Başvurucu, feshin geçersiz olduğunu, iletişimine erişilmesi ile Romanya Anayasası ve Ceza Kanunu ile korunan haberleşme hürriyetinin işveren tarafından ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

10. 07.12.2007 tarihli kararla Mahkeme; işverenin İş Kanununa uygun davrandığı, şirket kaynaklarının kişisel amaçlarla kullanılmasını yasaklayan düzenlemeler konusunda işverenin başvurucuyu usule uygun şekilde bilgilendirdiği gerekçeleriyle başvurucunun talebinin reddine karar vermiştir. Mahkeme kararının ilgili kısımlarında şu hususlar yazılıdır:

“Mahkeme; başvurucunun mesai saatleri içinde şirket bilgisayarından Yahoo Messenger hesabı üzerinden gerçekleştirdiği iletişimin denetlenmesinin -işverenin eylemlerinin yasal veya yasa dışı olup olmadığına bakılmaksızın- mevcut dosyadaki disiplin soruşturmasının geçerliliğini etkilemeyeceği görüşündedir.

Bununla birlikte başvurucu disiplin soruşturmasında, Yahoo Messenger hesabını işvereni tarafından sunulan ürünlerle ilgili müşterilerine tavsiyede bulunmak dışında kişisel amaçlarla kullanmadığını iddia ettiğinden, başvurucunun iletişim içeriğinin kontrol edilmesinin, işverene çalışanın savunmalarının teyit edilmesi için imkan sağlayan tek yol olduğu değerlendirilmiştir.

İşverenin şirket bilgisayarlarının kullanımını denetleme hakkı, profesyonel görevlerin yerine getirilip getirilmediğini kontrol etme hakkı kapsamındadır.

Başvurucu hakkında disiplin yaptırımı uygulanmadan kısa süre önce, diğer bir çalışma arkadaşı internet, telefon ve fotokopi makinelerini şahsi amaçla kullanımından dolayı işten çıkarıldığından ve faaliyetlerinin denetim altında olduğu konusunda çalışanlar uyarıldığından (bkz. başvurucu tarafından imzalanan 2316 sayılı ve 3 Temmuz 2007 tarihli bildirim), bu durum şeffaflığı sağlamadığı ve çalışanlarının bilgisayar kullanımlarının denetimine ilişkin olarak açık davranmadığı gerekçeleriyle işveren aleyhine kullanılamaz.

İşyerinde internet, çalışanın hizmetinde bulunması gereken bir araçtır. İnternet işveren tarafından profesyonel kullanım amacıyla sağlanmakta olup, işverenin çalışanlarının faaliyetlerini denetleme hakkına istinaden internetin kişisel kullanımını denetleme yetkisi bulunduğu tartışmasızdır. İşverenin kontrolünü gerekli kılan nedenlerden bir kısmı, çalışanların internet kullanımı yolu ile şirketin bilgisayar sistemlerine zarar verme veya şirket adına yasadışı eylemde bulunma veya şirketin ticari sırlarını ifşa etme ihtimalidir”.

11.  Başvurucu bu kararı temyiz etmiş ve e-postaların da “özel hayat” ve “haberleşme” ile ilgili olup, Sözleşmenin 8. maddesi ile korunduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca, ilk derece mahkemesinin işverenin bu eylemler nedeniyle zarar görmediğini ispatlayabilmek için tanık çağırmasına izin vermediğinden yakınmıştır.

12. Bükreş Temyiz Mahkemesinin 17.06.2008 tarihli nihai kararıyla, başvurucunun temyiz talebi reddedilmiş ve ilk derece mahkemesinin kararı onanmıştır. Avrupa Birliği Direktifi 95/46/EC uyarınca Temyiz Mahkemesi, işverenin eyleminin makul olduğuna ve başvurucunun iletişiminin denetlenmesinin herhangi bir disiplin ihlali olup olmadığının tespit edilebilmesine imkan sağlayan yegane yöntem olduğuna hükmetmiştir. Usul haklarına ilişkin olarak Temyiz Mahkemesi, mevcut delillerin yeterli olduğu gerekçesiyle başvurucunun iddialarını reddetmiştir. Temyiz Mahkemesi kararında yer alan ilgili bölümler şu şekildedir:

“İşverenin; şirketin işleyişini sağlama hakkı ve yükümlülüğü bulunduğu ve bu amaçla çalışanlarının görevlerini ne şekilde yerine getirdiklerini kontrol etme hakkına sahip olduğu ve işverenin başvurucunun kişisel amaçlı kullandığını inkar ettiği Yahoo Messenger hesabından yapılan görüşmeleri/yazışmaları izleme-kaydetmesine imkan veren meşru disiplin yetkisi bulunduğu dikkate alındığında, diğer çalışma arkadaşları ile birlikte şirket kaynaklarını kişisel amaçlarla kullanmamaları konusunda uyarılmaları nedeniyle, bu meşru amaca ulaşmak için tek yöntemin başvurucunun haberleşmesine müdahale olmadığının ve özel yaşamının korunması ihtiyacı ile işverenin kendi şirketinin işleyişini denetleme hakkı arasında uygun bir denge kurulmadığının kabulü mümkün değildir”.

II. İLGİLİ İÇ HUKUK KURALLARI

13.  Romanya Anayasası, özel ve aile yaşamı ile (m.26) haberleşme gizliliğinin (m.28) korunması hakkını teminat altına almıştır.

14.  Ceza Kanununun 195. maddesine göre;

“Başkasının yazışmalarını açan veya başkaları ile yaptığı sohbeti veya telefon, telgraf veya başka her türlü uzak mesafe iletişim araçları vasıtasıyla gerçekleştirdiği iletişimi hukuka aykırı olarak dinleyen kişi, 6 ay ile 3 yıl arasında hapis cezası ile cezalandırılır”.

15.  Olay tarihinde yürürlükte olan İş Kanunu m.40/1-d’ye göre, işverenin çalışanların çalışma şeklini denetleme hakkı bulunmaktadır. Kanunun 40/2-i madde hükmüne göre işveren, çalışanların kişisel verilerinin gizliliğini güvence altına almakla yükümlüdür.

16.  Kişisel verilerin işlenmesi ve serbest dolaşımına ilişkin olarak bireylerin korunmasını düzenleyen 677/2001 sayılı Kanun, Avrupa Birliği Direktifi 95/46/EC hükümlerini uygulamaktadır (bkz. aşağıda yer alan paragraf 18). Kişisel veri, “bireyi tanımlayan veya tanımlayabilecek her tür ilgili veri” olarak tanımlanmıştır (m.3-a). Verilerin sadece ilgili kişinin rızası bulunması halinde işlenebileceği belirtilmiş olup, rızanın aranmayacağı istisnai halleri gösteren bir liste düzenlenmiştir. İstisnalar, ilgili kişinin tarafı olduğu bir sözleşmenin tamamlanması ve veri operatörünün meşru menfaatinin güvence altına alınması ile ilgilidir (Madde 5/2-a ve e). Ayrıca, veri işlenirken kamu otoritesinin bireylerin gizli, özel ve aile yaşamlarını koruma yükümlülüğü bulunduğu düzenlenmiştir (m.5/3). Son olarak, kişisel verilerinin hukuka aykırı olarak işlenmesi nedeniyle zarara uğrayan herkesin mahkemeye tazminat talebi ile başvurabileceği belirtilmiştir (m.18/2).

II. İLGİLİ ULUSLARARASI HUKUK KURALLARI

A.  Avrupa Konseyi Düzenlemeleri

17.  1981 tarihli Avrupa Konseyi Kişisel Nitelikteki Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Şahısların Korunmasına Dair Sözleşmede “kişisel veri”, “kişileri tanımlayan veya tanımlamaya elverişli/yarayan her türlü bilgi” olarak tanımlanmıştır. Sözleşmeye göre;

Madde 2 – Tanımlar

“Bu sözleşmede geçen:

(...)

(c) ‘Otomatik İşlem’den, tamamı veya bir kısmı otomatik yöntemlerle gerçekleştirilen verilerin kaydı, bu verilere biyolojik ve/veya aritmetik işlemlerin uygulanışı, verilerin değiştirilmesi, silinmesi, çıkarılması veya dağıtılması anlaşılır”.

Madde 3 – Kapsam

 “(1)Taraf Devletler bu Sözleşmeyi, kamu sektörü ve özel sektörde, otomatik kişisel veri dosyaları ile verilerin otomatik işlenmesinde uygulamayı taahhüt ederler”.

(...)

Madde 5 – Verilerin Niteliği

“Otomatik bilgi işleme konu teşkil eden kişisel nitelikte veriler:

(a) Meşru ve yasal yoldan elde edilmeli ve işleme tabi tutulmalıdır;

(b) Belli ve meşru amaçlar için kaydedilmeli ve bu amaca aykırı şekilde kullanılmamalıdır;

 (c) Uygun ve elverişli olmalı ve kaydedildikleri amaca göre aşırı olmamalıdır;

(d) Doğru ve icabında güncel olmalıdır;

(e) İlgili kişilerin kimliklerini belirtecek bir biçim altında ve kaydedildikleri nihai amaç için gerekli görülen süreyi aşmayacak bir süre için muhafaza edilmelidir”.

(...)

Madde 8 – İlgili Kişi Hakkında Ek Güvenceler

“Herkes:

(a) Kişisel nitelikteki verilerin otomatik işleme tabi tutulduğu fişiyelerin mevcudiyetini, temel amaçlarını, fişiye yöneticisinin kimliğini ve mutat ikametgahı ile esas müessesesini öğrenmek;

(b) Makul aralıklarla ve süreye bağlı olmaksızın veya aşırı masrafa girmeden kendisi ile ilgili kişisel nitelikteki verilerin otomatik fişiyede bulunup bulunmadığının teyidini yaptırmak ve bu bilgilerin anlaşılır bir biçim altında bildirilmesini sağlamak;

B.  Avrupa Birliği Düzenlemeleri

18.  Kişisel verilerin işlenmesi ve bu tür verilerin serbest dolaşımına ilişkin olarak bireylerin korunması hakkında Avrupa Parlamentosu 95/46/EC sayılı Direktifi ve Avrupa Birliği Konseyi’nin 24.10.1995 tarihli Direktifine göre, bu alandaki ulusal kanunların amacı özellikle hem Sözleşmenin 8. maddesi ve hem de AB Hukuku genel ilkeleri ile tanınan gizlilik/mahremiyet hakkının korunmasıdır. Direktifte kişisel veri, “gerçek kişileri tanımlayan veya tanımlamaya elverişli/yarayan her türlü bilgi” olarak tanımlanmakta (madde 2-a) ve Üye Devletlerden “sağlık veya cinsel yaşam” ile ilgili kişisel verilerin işlenmesini yasaklamaları istenmektedir (m.8/1).

19.  Direktifin 29. maddesi uyarınca, işyerlerinde elektronik iletişimin gözetim sorununu incelemek ve çalışanlar ve işverenler için veri koruma uygulamalarını değerlendirmek amacıyla Veri Koruma Çalışma Grubu (“Çalışma Grubu”) oluşturulmuştur. Çalışma Grubu, bağımsız bir Avrupa Birliği danışma organıdır. Eylül 2001’de Çalışma Grubu, iş hayatı kapsamında kişisel verilerin işlenmesi ve verilerin korunması ile ilgili temel ilkeleri (kesinlik, şeffaflık, meşruluk, orantılılık, açıklık, güvenlik ve personel bilinci) özetleyen 8/2001 sayılı görüşü düzenlemiştir. İşverenlerin denetimine ilişkin olarak yer verilen öneriye göre denetimin;

“İşverenin karşılaştığı risklere verdiği tepkinin, çalışanlarının meşru gizliliği ve diğer menfaatleri gözetilerek, orantılı olması gerektiği”

Tavsiye edilmiştir.

20.  Çalışma Grubu 2002’de “İşyerinde elektronik iletişimlerin izlenmesi ve denetlenmesi üzerine çalışma metni (çalışma metni)” hazırlamıştır. Bu çalışma metni, işverenin menfaatine hizmet eden izleme veya denetlemenin çalışanların gizliliğine müdahaleyi meşrulaştırmayacağı gerçeğini öne çıkarmaktadır. Metinde, her denetleme tedbirinin dört testten geçmesi gerektiği önerilmektedir: şeffaflık, gereklilik, hakkaniyet ve orantılılık.

21.  Teknik bakış açısı ile çalışma metni:

“Bilgisayar ağının izinsiz kullanıldığının tespit edildiği ve/veya bunun engellenmesi için adımlar atıldığı konusunda çalışanı uyaran uyarı pencereleri gibi yazılı bilgilerin yazılım tarafından kolayca iletilebileceğini”

Göstermektedir.

22.  Çalışma metni çalışanın e-postalarına erişim sorunu ile ilgili daha spesifik olarak:

“İzleme ve denetlemeden başka, örneğin çalışan ofis dışında olduğunda (örneğin hastalık veya ayrılma gibi nedenler) iletişimin sağlanabilmesi ve haberleşmenin başka yolla sağlanamaması halinde (örneğin otoyanıt veya otomatik iletme), çalışanın e-postasının açılmasının bazı nedenlerle gerekli olabileceğini”

Belirtmektedir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME

I.  SÖZLEŞMENİN 8. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI

23.  Başvurucu, işverenin çalışma akdinin feshi kararının özel yaşam ve haberleşme hakkının ihlaline dayandığından ve ulusal mahkemelerin bu hakkını koruyamadığından yakınmakta olup, Sözleşmenin aşağıda yer verilen 8. maddesine dayanmaktadır:

“1. Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

2. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin iktisadi refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda sözkonusu olabilir”.

A.  Kabul Edilebilirlik Hakkında

1.  Tarafların Beyanları

24.  Hükümet, Sözleşmenin 8. maddesinin mevcut davada uygulanamayacağını, başvurucunun Yahoo Messenger hesabını profesyonel kullanım amacı ile açtığını ve başvurucunun bu hesabı sadece profesyonel amaçla kullandığı iddiasında bulunduğunu; başvurucunun özel kullanımı inkar ederken aynı zamanda “gizlilik beklentisi” bulunduğunu ileri süremeyeceğini belirtmiştir.

25. Hükümet ayrıca, birçok Avrupa Konseyi üye Devletleri tarafından gizlilik koruması talep edilen iletişimin özel niteliğini bulunduğu yönünde bir iddianın bulunması şartı arandığını belirtmiş, açıkça özel olduğu belirtilmediği sürece çalışanın işvereni tarafından kullanımına sunulan araçlar vasıtası ile gönderdiği e-postalara profesyonel nitelik atfedilmesi gerektiği ve bunların işveren tarafından ulaşılabilir olmasına dair Fransa Yargıtay’ı tarafından verilen hükmü dayanak göstermiştir.

26. E-posta ve anlık mesajlaşma arasındaki farklılıkları (mesajlaşmada konu kısmı bulunmaması) gözönünde bulundurarak Hükümet, iletişimin m.8 kapsamına girebilmesi için özel nitelikte olduğu yönünde bir iddia bulunması gerektiğini ileri sürmüştür. Bu doğrultuda Hükümet, başvurucunun Yahoo Messenger hesabını kısmen de olsa özel olarak kullandığını ileri sürme imkanı bulunduğuna, buna rağmen başvurucunun sadece işvereni adına müşterilerle iletişim kurduğunu açıkça beyan ettiğine işaret etmiştir.

27.  Hükümet, başvurucuya iletişiminin işveren tarafından denetlenebileceği ile ilgili önceden uygun şekilde bildirim yapıldığını belirtmekte olup, işverenin 03.07.2007 tarihli bildirimine ve ilk derece mahkemesinin başvurucunun temyiz talebinde yer vermediği tespitlerine dayanmaktadır. Hükümet, bildirimin kopyasını sunmamıştır.

28.  Sonuç olarak; Hükümet mevcut davanın, başvurucunun kendisine tayin edilen sabit hattı kullanması ile ilgili Halford v. Birleşik Krallık (25 Haziran 1997, Hüküm ve Karar Raporları 1997‑III ve kişisel kullanıma izin verilen ve sadece başvurucunun hizmet araçlarını aşırı kullanıp kullanmadığının tespit edilmesi amacı ile yapılan denetime ilişkin Copland v. Birleşik Krallık (no. 62617/00, İHAM 2007‑I davalarından farklı olduğunu, işverenin iç düzenlemelerinin bilgisayar ve internet kullanımı dahil olmak üzere şirket imkanlarının kişisel kullanımını açıkça yasakladığını belirtmektedir.

29.  Başvurucu, Yahoo Messenger iletişiminin şahsi/özel nitelik taşıdığını, bu nedenle beyanlarının Sözleşmenin 8. maddesi kapsamında olduğunu ileri sürmüş ve Hükümetin bu konuda ileri sürdüğü beyanlarına karşı çıkmıştır. Madde 8 uyarınca Devletin pozitif yükümlülüklerine atıf yapan başvurucu, Romanya Devletinin başvurucunun özel alanını işvereninin müdahalesine karşı koruyamadığı gerekçesiyle bu düzenlemenin somut olayda uygulanabilir olduğunu ileri sürmüş olup, bu iddiayı yerel makamlar nezdinde sürekli olarak dile getirdiğine işaret etmiştir.

30.  Başvurucunun görüşüne göre, işveren tarafından ele geçirilen başvurucu, nişanlısı ve erkek kardeşi ile ilgili bilgilerin ve başvurucunun sağlık ve cinsel yaşamı gibi hassas meselelere ilişkin verilerin 677/2001 sayılı Kanun ve 95/46/EC sayılı Avrupa Birliği Direktifi anlamında hem “kişisel veri” ve hem de “hassas kişisel veri” olduğu tartışmasızdır. Başvurucu, hangi nedenle Yahoo Messenger hesabını kişisel amaçlarla kullandığını açıklamamış, saddece sözkonusu dönemde cep telefonu fiyatlarının çok yüksek olduğunu ve ısıtma ekipmanı satışı ile görevli bir mühendis olarak, Temmuz 2007’de profesyonel hizmetlerinin karşılığının son derece düşük olduğunu ileri sürmüştür.

31.  Başvurucu ayrıca, işverenin kendisinin profesyonel amaçla açtığı hesabından farklı bir ID’si bulunan şahsi Yahoo Messenger hesabına da eriştiğinden ve ayrıca, başvurucuya ait iletişim dökümlerinin çalışma arkadaşlarının erişimine açık hale getirildiğinden yakınmaktadır.

32.   Niemietz v. Almanya (16 Aralık 1992, Seri A no. 251‑B) davasına dayanarak başvurucu, şikayete konu tedbirin sadece görevle ilgili profesyonel faaliyetlere ilişkin olduğu gerekçesiyle m.8’de öngörülen koruma kapsamında kabul edilmemesi halinde, bu korumanın sadece görevle ilgili ve görev dışı faaliyetleri ayrılamayacak kadar iç içe geçmiş kişiler bakımından sözkonusu olacağı ve bu durumun da eşitsiz uygulamaya neden olacağını ileri sürmektedir. Chappell v. Birleşik Krallık (30 Mart 1989, Seri A no. 152‑A) kararına istinaden başvurucu, işyerlerinin arandığı durumların Sözleşmenin 8. maddesinin uygulanabilirliği bakımından kapsam dışında tutulmadığını belirtmiştir.

33.  Başvurucu, Yahoo Messenger yazılımının niteliği itibariyle şahsi kullanım için tasarlandığı ve anlık mesajlaşma servisinin kendisinde iletişiminin özel olacağı beklentisine sebep olduğunda ısrar etmekte olup, bu yönde beklentisi bulunmaması halinde özel bilgilerini ifşadan kaçınacağını belirtmektedir. İşvereninin anılan Yahoo Messenger hesabını korumak için kendine ait bir şifre belirlemesi şeklinde talimat vermesinin, kendisine bu yönde güven telkin ettiğini ifade etmektedir. Başvurucu işverenin denetimi ile ilgili kendisine önceden usule uygun şekilde bildirim yapıldığını reddetmekte olup, işveren şirketin iç düzenlemelerinde yer alan genel yasağın, kendisine denetleme ile ilgili önceden bildirimde bulunulduğu anlamına gelmeyeceğini savunmuştur. Başvurucu; 3 Temmuz 2007 tarihli bildirimin olaylardan sonra düzenlendiği kanaatinde olup, bildirimin çalışan imzası içermeyen bir suretini sunmuştur.

34.  Başvurucu, sözkonusu hesabı profesyonel amaçla kullandığını en baştan açıkladığı yönünde Hükümet tarafından ileri sürülen iddianın isabetli olmadığı ve baştaki durumu ne olursa olsun, anlık mesajlaşma servisinin asıl kullanımının kişisel amaçlı olduğunun tartışmasız olduğu görüşündedir. Başvurucu sonuç olarak, çalışanın çalışma saatleri içerisinde kişisel ilişki kurma ve geliştirme hakkının işverenin takdiri veya kararı ile baskı altına alınamayacağını belirtmiştir.

2.  Mahkemenin Değerlendirmesi

35.  Mahkeme özel hayatın geniş bir kavram olduğunu istikrarlı olarak kabul etmektedir (bkz. E.B. v. Fransa [GC], no. 43546/02, § 43, 22 Ocak 2008 ve Bohlen v. Almanya, no. 53495/09, § 45, 19 Şubat 2015). Özel yaşam, örneğin, diğer insanlarla ilişki kurma ve geliştirme ile kimlik ve kişiliğini geliştirme hakkını da kapsamaktadır (Niemietz, § 29 ve Fernandez Martinez v. İspanya [GC], no. 56030/07, § 126, İHAM 2014). Madde 8’in geniş yorumlanması, kişinin diğer insanlarla ilişki kurması ve geliştirmesinde gerçekleştirdiği tüm eylemlerin korunacağı anlamına gelmez. Örneğin, Devletin eylemi veya eylemsizliği ile kişinin özel hayatı arasında makul/akla yatkın bir bağlantı bulunmayan, geniş ve kapsamı belirsiz kişilerarası ilişkiler korunmayacaktır (bkz. Botta v. İtalya, 24 Şubat 1998, § 35. Hüküm ve Karar Raporları 1998-I).

36. Mahkemenin içtihadına göre, işyerindeki telefon görüşmelerinin, m.8/1 uyarınca “özel yaşam” ve “haberleşme” kapsamında olduğu karine olarak kabul edilmektedir (bkz. Halford, § 44 ve Amman v. İsviçre [GC], no.27798/95, § 43, İHAM 2000‑II). Bunun dışında Mahkeme, işyerinden gönderilen e-postaların da benzer şekilde m.8 uyarınca korunduğunu kabul etmektedir (bkz Copland, § 41).

37.  Kişinin telefon görüşmelerinin denetlenebileceğine dair uyarı yapılmadığı takdirde, başvurucunun iş telefonundan yaptığı görüşmelerin gizliliği konusunda makul beklentisi olacaktır (bkz. Halford, § 45) ve aynı beklenti başvurucunun e-posta ve internet kullanımı bakımından da geçerli kabul edilmelidir. Başvurucunun savcılık ofisinde bulunan çalışma alanının aranması ve bazı eşyasına elkoyulması ile ilgili bir davada (Peev v. Bulgaristan, no. 64209/01, 26 Temmuz 2007) Mahkeme, aramanın başvurucunun özel yaşamına müdahale teşkil ettiğine hükmetmiştir. Bunun dışında Mahkeme;

“39. ...alışılagelen işçi-işveren ilişkilerinde bu şekilde bir örtülü bir anlaşma/düzen olup, -çalışanların kişisel belge ve eşyasını masasında veya dolabında muhafaza edemeyeceği yönünde işveren tarafından yapılan bir düzenleme veya yazılı politika gibi- başvurucunun beklentisinin haksız veya mantıksız olduğunu düşündüren hiçbir özel unsur bulunmadığına”

Hükmetmiştir.

38. Bu nedenle Mahkeme, mevcut dosyada başvurucunun işverenin talimatı ile oluşturduğu Yahoo Messenger hesabı üzerinden gerçekleştirdiği iletişimin gizliliği bakımından makul beklentinin sözkonusu olup olmadığını inceleyecektir. Bu kapsamda, şirketin iç düzenlemelerinin şirket bilgisayar ve kaynaklarının kişisel amaçlarla kullanılmasını kesin olarak yasakladığı konusunda uyuşmazlık bulunmadığı da dikkate alınmaktadır (bkz. 8. paragraf).

39. Mevcut dosya, Hükümet tarafından belirtildiği üzere, kişisel kullanıma izin verilmesi veya en azından bunun tolere edilmesi bakımından yukarıda yer verilen Halford ve Copland davalarından farklıdır. Mevcut dosya ayrıca, işverenin iç düzenlemelerinin işyerinde şahsi eşya bulundurmayı yasaklamadığı Peev dosyasından da ayrı tutulmalıdır.

40.  Mahkeme, başvurucunun Sözleşmenin 8. maddesi kapsamında şikayetini ulusal mahkemeler önünde İş Hukuku kapsamında ileri sürdüğünü dikkate almaktadır. Başvurucunun ulusal mahkemelerde görülen davasının ana konusu başvurucunun işten çıkarılması olup, işten çıkarılmasının özel hayata saygı hakkının ihlal edilmesine dayandığı iddiası, işvereninin kararının geçersizliğini kanıtlamak amacıyla ileri sürdüğü bir argümandır.

41. Başvurucunun şikayetinin konusu, disiplin soruşturması çerçevesinde iletişiminin izlenmesi ile sınırlı olup, işverenin başvurucunun iş akdini feshi kararı iletişimin içeriğine veya bunların ifşasına dayanmamaktadır. Bu bakımdan Mahkeme, başvurucunun ulusal mahkemeler önünde bu iddialarını ayrı olarak ileri sürebileceği bir mahkeme bulunmadığı yönünde iddiası olmadığını dikkate almaktadır. Olay tarihinde yürürlükte olan iç hukuk düzenlemeleri, özel hayatı korumak için başkaca kanun yolları öngörmüş olup (Ceza Kanunu m.195’e dayanan ceza şikayeti veya 677/2001 sayılı Kanun m.18/2; bkz. yukarıda yer verilen 14 ve 16. paragraflar), başvurucu bu yolların etkisiz olduğunu ileri sürmemiştir.

42.  Bu nedenle Mahkeme, işveren tarafından getirilen genel yasağı gözönüne alarak, başvurunun iletişiminin denetlenmeyeceğine dair makul beklentisi olup olmadığını incelemelidir. Bu kapsamda Mahkeme, bireyin otomatik kişisel veri dosyası oluşturmasının ve temel amaçlarının yerine getirilmesinin sağlanması amacıyla otomatik veri işleme konusunda uygulanacak net ilkeler öngördüğünü dikkate almaktadır (bkz. paragraf 17, Veri Koruma Sözleşmesi m.5 ve 8). İlgili AB Hukuku da, özellikle işyerinde elektronik iletişimin denetimi-gözetimi alanında aynı doğrultudadır (bkz. paragraf 18, 19ve 20).

43. Mevcut davada Mahkeme, dosya unsurlarının konu ile ilgili doğrudan ve kolayca bir cevap verilmesine imkan tanımadığını belirtmektedir. Taraflar arasında, iletişiminin denetlenebileceği ve içeriklerine erişilebileceği ve bunların ifşa edilebileceğine dair başvurucuya önceden bildirim yapılıp yapılmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Hükümet, işverenin iletişimini denetleyebileceği konusunda başvurucuya önceden usule uygun şekilde bildirim yapıldığını (bkz. paragraf 27) ileri sürmekte, ancak başvurucu bu şekilde önceden belirli bir bildirim aldığını reddetmektedir (bkz. paragraf 33). Mahkeme, işverenin 03 Temmuz 2007 tarihli imzalı bildiriminin suretini sunmadığını (bkz. paragraf 27) ve başvurucu tarafından sunulan surette ise hiçbir imza bulunmadığını dikkate almaktadır (bkz paragraf 33).

44.  Mahkeme, işverenin başvurucunun Yahoo Messenger hesabına eriştiği ve ayrıca iletişim dökümünün ulusal iş mahkemesi yargılamasında delil olarak kullanıldığı gerçeğine önem vermektedir. Mahkeme ayrıca, başvurucunun Hükümet tarafından açıkça itiraz edilmeyen beyanlarına göre, başvurucunun nişanlısı ve erkek kardeşi ile iletişim içeriğinin tümü ile özel olduğunu ve başvurucunun sağlık ve cinsel yaşamı gibi (bkz. paragraf 7 ve 30) son derece özel konulara ilişkin olduğunu dikkate almaktadır. Mahkeme ayrıca, başvurucunun şahsi Yahoo Messenger hesabına işveren tarafından erişildiği iddiasına (bkz. paragraf 7 ve 31) da önem vermektedir.

45. Bu koşullar altında ve özellikle başvurucunun Yahoo Messenger üzerinden gerçekleştirdiği iletişimin içeriğine erişilmesi ve bu iletişimlerin dökümünün ayrıca iş mahkemelerinde yürütülen yargılamada kullanılması karşısında, başvurucunun özel yaşam ve haberleşmesinin m.8/1 kapsamında olduğu kanaatine varılmıştır (mutatis mutandis, Köpke v. Almanya, no. 420/07, 5 Ekim 2010). Bu nedenle, mevcut davada m.8/1’in uygulanabilir olduğuna karar verilmiştir.

46.  Bunun yanında Mahkeme, bu şikayetin Sözleşme m.35/3-a anlamında açıkça dayanaktan yoksun ve herhangi başka bir gerekçeyle kabul edilemez olmadığını gözönünde bulundurmaktadır. Bu nedenle şikayetin kabul edilebilir olduğuna karar verilmiştir.

B.  Esas Hakkında

1.  Tarafların İddiaları

47.  Başvurucu, özel yaşam ve haberleşmesine Sözleşmenin 8. maddesi bağlamında müdahalede bulunulduğu ve bu müdahalenin 8. maddenin ikinci fıkrası uyarınca haklı/meşru olmadığı görüşündedir. Başvurucu, müdahalenin hukuki olmadığını, ilgili İş Kanunu itibariyle öngörülebilirlikten yoksun olduğunu belirtmiş; bu bağlamda Mahkemenin Oleksandr Volkov v. Ukrayna (no. 21722/11, İHAM 2013) davasındaki tespitlerinin mevcut dava bakımından uygulanabilir olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu, İş Kanunu ve 677/2001 sayılı Kanunun çalışanların elektronik iletişimlerinin denetimi-gözetimi ile ilgili usul güvencesi sağlamadığına işaret etmiştir.

48.  Başvurucu ayrıca, müdahalenin meşru amaçla orantılı olmadığı iddiasındadır. Başvurucu, ulusal mahkemelerin işverenin haberleşmeye müdahale etmekten başka seçim şansı olmadığı yönündeki tespitlerine karşı çıkmakta ve temel haklarına daha az zarar verecek ve aynı amaca ulaşmaya hizmet edebilecek hiçbir alternatif yöntem aranmadığından yakınmaktadır. Başvurucu ayrıca, işvereni ile gergin bir ilişkisi olduğunu belirtmiş ve başka iş davalarında ulusal mahkemelerce kendi lehine kararlar verildiğine işaret etmiştir.

49. Hükümet, Sözleşmenin 8. maddesi uyarınca Devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirdiğini ileri sürmüştür. Avrupa Konseyi üye Devletleri arasında çalışanın işveren tarafından denetimi ile ilgili düzenlemelere ilişkin çeşitli yaklaşımlar bulunduğunu ve işyerinde internetin kişisel kullanımı ile ilgili Avrupa’da fikir birliği bulunmadığını belirtmiştir.

50.  Hükümet, başvurucunun dosyasının ulusal mahkemelerce etkin şekilde incelendiğini ve dolayısıyla mevcut dosyada otoriteler tarafından başvurucuya yeterli koruma sunulduğunu ileri sürmüştür. Ulusal mahkemelerin tespitlerine dayanarak Hükümet, başvurucunun bilgisayarını kişisel amaçla kullandığını reddetmesi karşısında, işverenin iletişim içeriklerini ortaya çıkarmak zorunda kaldığına dikkat çekmiştir. Başvurucunun iletişim dökümleri sınırlı bir süreye ilişkin olup, 05.07.2007 ile 13.07.2007 tarihleri arasındaki mesajlar başvurucunun bariz şekilde zamanını boşa harcadığını göstermektedir. Hükümet ayrıca; başvurucunun baştan bu tarafa Yahoo Messenger hesabını kişisel amaçlarla kullandığını belirtmesi halinde, mahkemelerin dengeleyici farklı işlemler yapacağını ifade etmiştir.

51. Hükümet ayrıca, şirket kaynaklarının kişisel kullanımının açıkça yasaklanmasının şirket iç düzenlemelerinde yer aldığını ve bunun yaptırım ve sonuçlarının çalışanlar tarafından bilindiğini belirtmiştir. Hükümet son olarak, başvurucunun hakları ile işvereninin meşru menfaatleri arasında ulusal mahkemelerce adil bir denge kurulduğunu ifade etmiştir.

2.  Mahkemenin Değerlendirmesi

52.  Mahkeme, 8. maddenin amacı her ne kadar özünde bireyi kamu otoritelerinin keyfi müdahalelerine karşı korumak olsa da, bu hususun Devleti bu tür müdahalelerden kaçınmaya mecbur etmediğini, bu negatif yükümlülüğün yanısıra, özel yaşama etkin saygıya özgü pozitif yükümlülükler olabileceğini vurgulamaktadır. Bu yükümlülükler, bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerinde dahi özel yaşamı güvence altına almak için geliştirilen önlemlerin alınmasını içerebilir (bkz Von Hannover v. Almanya (no.2) [GC], no. 40660/08 ve 60641/08, § 57, İHAM 2012 ve Benediksdottir v. İzlanda, no. 38079/06, 16 Haziran 2009). Devletin pozitif ve negatif yükümlülükleri arasındaki sınırlar, 8. madde kapsamında kesin bir tanım yapılmasına imkan sağlamamaktadır.  Her iki durumda da, (özel menfaat ve kamu menfaatlerini veya Sözleşmesel hakları da içerebilen) yarışan menfaatler arasında adil denge kurulması gerekir (bkz. Evans v. Birleşik Krallık [GC], no. 6339/05, §§ 75 and 77, İHAM 2007‑I) - ve her iki durumda da Devlet belirli bir takdir yetkisine sahiptir (bkzVon Hannover, yukarıda yazılı; Jeunessev. Hollanda [GC], no. 12738/10, § 106, 3 Ekim 2014).

53.  Mevcut dosyada Mahkeme, başvurucunun bir özel şirket çalışanı olması ve şirketin eylemleri nedeniyle Devletin Sözleşme kapsamında sorumlu tutulamayacağı nedenleriyle, şikayetin Devletin pozitif yükümlülükleri yönünden incelenmesi gerektiğine hükmetmiştir. Mahkemenin bir hakimin ihracı ile ilgili yukarıda yer verilen Oleksandr Volkov davasına ilişkin tespitlerinin başvurucunun ileri sürdüğü şekilde (bkz. paragraf 47) mevcut davada uygulanma ihtimali bulunmamaktadır.

54.  Bu nedenle Mahkeme, Devletin m.8 uyarınca pozitif yükümlülükleri kapsamında başvurucunun özel yaşamı ve haberleşmesine saygı hakkı ile işvereninin menfaati arasında adil denge kurulup kurulmadığını incelemelidir.

55. Bu bakımdan Mahkeme, başvurucunun iletişiminin disiplin soruşturması çerçevesinde denetlenmesi ile sınırlı şikayeti kapsamında yaptığı tespitleri işaret etmektedir (bkz. paragraf 40 ve 41).

56. Mahkeme, başvurucunun işvereni tarafından özel hayatının ve yazışmalarının ihlal edildiği ile ilgili iddialarını ulusal mahkemeler huzurunda ileri sürme imkanı bulunduğunu belirtmektedir. Bunun yanısıra Mahkeme, ulusal mahkemelerce çalışanın (başvurucunun) iddialarının gereğince incelendiğini ve işverenin İş Kanununa uygun olarak disiplin yetkileri kapsamında hareket ettiğinin tespit edildiğini ifade etmektedir (bkz. paragraf 10 ve 15). Ulusal Mahkemeler ayrıca başvurucunun şirket bilgisayarında Yahoo Messenger hesabını kullandığını ve bunu mesai saatleri içerisinde gerçekleştirdiğini, böylece disiplin ihlalinin meydana geldiğini tespit etmişlerdir (bkz. paragraf 12).

57.  Bu bağlamda Mahkeme, çalışan en baştan bu yana Yahoo Messenger hesabını müşterileri bilgilendirmek için kullandığını belirttiğinden (bkz. paragraf 10 ve 12), gerek ilk derece mahkemesi ve gerekse temyiz mahkemesinin, işverenin başvurucunun Yahoo Messenger hesabına içerisinde profesyonel mesajlar bulunduğu inancı ile eriştiğine itibar ettiğini ifade etmektedir.

Ulusal mahkemelerce tespit edildiği üzere, işveren Yahoo Messenger hesabına sözkonusu bilgilerin mesleki faaliyetlere ilişkin olduğu varsayımı ile eriştiğinden disiplin yetkileri kapsamında hareket etmiş olup, bu şekilde bir erişim meşrudur. Mahkeme, bu tespitleri sorgulamak için herhangi bir neden görmemektedir.

58.  Başvurucunun Yahoo Messengerdan gerçekleştirdiği iletişim dökümünün ulusal mahkemelerde delil olarak kullanılması ile ilgili olarak Mahkeme, ulusal mahkemelerce bu dökümlere veya içeriğine özel bir önem atfedilmediğini tespit etmiştir. Ulusal mahkemeler iletişim dökümünü sadece başvurucunun mesai saatleri içerisinde şirket bilgisayarını şahsi amaçla kullanması şeklinde gerçekleşen disiplin ihlalinin ispatı bakımından itibar etmişlerdir. Kararlarda; başvurucunun iletişimine dair ayrıntılara yer verilmemiş, iletişim kurduğu kişilerin kimlikleri ifşa edilmemiştir. Dolayısıyla Mahkeme, iletişim içeriklerinin ulusal mahkemelerin tespitlerinde belirleyici unsur olmadığı kanaatindedir.

59.  Başvurucunun işvereni fiilen zarara uğrattığı yönünde bir iddia bulunmadığı doğru olmakla beraber (karşılaştırma ve kıyas için, başvuranın iş dışında profesyonel görevleri ile ilgili olmayan faaliyetlerde bulunduğu Pay v. Birleşik Krallık, no. 32792/05, 16 Eylül 2008 davası ve başvurucunun işverenini maddi zarara uğrattığı Köpke davası) Mahkeme, bir işverenin mesai saatleri içerisinde çalışanlarının görevlerini yerine getirip getirmediğini kontrol etmek istemesini makul kabul etmektedir.

60.  Ek olarak Mahkeme, başvurucunun Yahoo Messenger hesabındaki iletişiminin incelendiği, ancak bilgisayarında kayıtlı diğer veri ve belgelerin incelenmediğinin anlaşıldığını ifade etmektedir. Bu nedenle Mahkeme, işverenin denetiminin kapsamı sınırlı ve ölçülü olduğunu tespit etmiştir (karşılaştırma ve kıyaslama Wieser ve Bicos Beteiligungen GmbH v. Avusturya, no. 74336/01, §§ 59 ve 63, İHAM 2007‑IV, Yuditskaya ve Diğerleri v. Rusya, no. 5678/06, § 30, 12 Şubat 2015).

61.  Ek olarak Mahkeme, başvurucunun Yahoo Messenger hesabını hangi nedenlerle şahsi amaçlı olarak kullandığını ikna edici şekilde açıklamadığını tespit etmiştir (bkz. paragraf 30).

62.  Yukarıda yer alan hususlar doğrultusunda Mahkeme, mevcut davada ulusal orotitelerin takdir yetkisi kapsamında başvurucunun m.8 uyarınca özel hayatına saygı hakkı ile işvereninin menfaati arasında adil dengeyi kurmakta başarısız olduğunu gösteren hiçbir unsur bulunmadığı görüşündedir.

63.  Bu doğrultuda, Sözleşmenin 8. maddesi ihlal edilmemiştir.

II. SÖZLEŞMENİN 6. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI

64.  Başvurucu ayrıca, Sözleşmenin 6. maddesine dayanarak ulusal mahkemeler nezdinde yürütülen yargılamanın dürüst olmadığından, özellikle davası kapsamında tanık hazır bulundurmasına izin verilmediğinden yakınmaktadır.

65.  Mahkeme; başvurucunun bu iddialarını, başka tanıklar dinlenilmesinin dosyaya fayda sağlamayacağına hükmeden ve kararında yeterli gerekçeye yer veren Temyiz Mahkemesi nezdinde ileri sürme imkanı bulunduğunu belirtmektedir (bkz. yukarıda yer alan paragraf 12). Çekişmeli biçimde aleni olarak yapılan duruşmada verilen bu şekilde bir karar keyfi görünmemektedir (bkzGarcía Ruiz v. İspanya [GC], no. 30544/96, §§ 28-29, İHAM 1999‑I).

66. Başvurucunun bu iddiasının, Sözleşmenin 35. maddesinin 3/a ve 4. fıkraları uyarınca açıkça dayanaktan yoksun olduğuna ve reddedilmesi gerektiğine karar verilmiştir.

TÜM BU NEDENLERLE MAHKEME;

1.  Başvurunun, Sözleşmenin 8. maddesi ile ilgili kısmının kabul edilebilir olduğuna ve başvurunun geri kalan kısmının kabul edilemez olduğuna OYBİRLİĞİYLE,

2.  Sözleşmenin 8. maddesinin ihlal edilmediğine altı oya karşı bir oyla OYÇOKLUĞUYLA,

Karar vermiştir.


 

Yorum Gönder