BLOG

  • Ana Sayfa
  • Blog
  • BAĞ-KUR'lu Çalışanlara Yönelik Bir Yargıtay HGK Kararı
image
08Mar

BAĞ-KUR'lu Çalışanlara Yönelik Bir Yargıtay HGK Kararı

YARGITAY Hukuk Genel Kurulu 2010/10-23 E.N , 2010/59 K.N.

-Kanunun Amacı
-Sigortalı Sayılanlar Ve Sayılmayanlar
-Kurum İşleminin İptali
-Tespit

İçtihat Metni

Taraflar arasındaki "kurum işleminin iptali-tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 9. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 14.06.2007 gün ve 2006/803 E., 2007/368 K. sayılı kararın incelenmesi davalı SGK vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 13.05.2008 gün ve 2007/15875 E., 2008/6435 K. sayılı ilamı ile; (...Kurum kayıtlarında 01.01.1983 tarihinde sigortalı olarak tescil edilen davacı, 16.04.1993-25.06.1997 döneminde de sigortalı olduğunun ve 01.06.2006 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiş; Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacının, 01.01.1983-16.04.1993 tarihleri ile 02.07.1997 ve devamı dönemlerde kuruluş kaydı bulunmakta olup; uyuşmazlık konusu dönemde kuruluş kaydı ve prim ödemesi bulunmamaktadır. 

1479 sayılı yasada; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nın 79/10 maddesinde öngörüldüğü biçimde geçmiş hizmet süresinin saptanmasına ilişkin bir dava türü mevcut bulunmamasına, yasanın cevaz vermediği bir durumun; yargılama yoluyla tespitinin mümkün olmamasına, geçmişe yönelik prim ödemesinin, o döneme sigortalılık kazandırmasının mümkün bulunmamasına göre, davacının, yasal dayanaktan yoksun bulunan sigortalılık süresinin tespitine ilişkin isteğinin reddine karar verilmesi, yaşlılık aylığına ilişkin isteğinde buna göre belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi, usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalı Bağ-Kur vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı SGK vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava; kurum işleminin iptali ile 16.04.1993 ila 25.06.1997 tarihleri arasında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak çalışıldığının saptanması ve 01.06.2006 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesi, istemine ilişkindir.

Davacı vekili; müvekkilinin, davalı kurumun sigortalısı olduğunu, 01.01.1983 tarihinde kuruma kayıt olup, sigortalılık halinin aralıksız devam ettiğini, tüm primlerini ödediğini, 30.05.2006 tarihinde tahsis talebinde bulunduğunu, 16.04.1993-25.06.1997 tarihleri arası hizmeti iptal edilerek talebinin reddedildiğini, 16.04.1993-25.06.1997 tarihleri arasında da Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine, 01.06.2006 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (Devredilen Bağ-Kur Genel Müdürlüğü) vekili; davacının, müvekkili Kuruma 23.02.1983 tarihli giriş bildirgesi ile TV Radyo Tamirciliği vergi kaydından dolayı 1479 Sayılı Yasanın 24.maddesi gereğince 01.01.1983 tarihi itibariyle tescilinin yapıldığını, 1479 Sayılı Yasanın 25.maddesi gereği 16.04.1993 tarihinde terkin yapıldığını, meslek kuruluşundaki kaydını 16.04.1993 tarihinde terk ettiğinin 02.10.1997 tarihli inceleme tutanağı ile tespit edildiğini, 25.09.1997 ve 22.01.2003 tarihlerinde ibraz ettiği belgelere istinaden 02.07.1997 tarihinde sigortalılığının yeniden başlatıldığını, davacının 16.04.1993 ila 02.07.1997 tarihleri arasında bir mesleki faaliyetinin olmadığı tespit edildiğinden, 1479 Sayılı Yasa gereğince hizmet verilemediğini, bu süreler içinde herhangi bir prim ödemesi de yapılmadığını, tahsis talebinde bulunduğunu tarih itibariyle askerlik borçlanması dahil toplam 20 yıl 10 ay 14 gün hizmeti bulunduğundan talebinin reddedildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.

Yerel mahkemece; davacının 1479 Sayılı Yasa hükümlerine göre 16.04.1993 ila 02.07.1997 tarihleri arası için sigortalılığını gerektirecek kaydının bulunmadığı, ancak, davacı sigortalının 16.04.1993 ila 02.07.1997 dönemine ait prim borcunu, 19.09.1997 ve 09.10.1997 tarihlerinde ödediğini, davalı Kurumun bu ödemeleri itirazsız olarak kabul edip nemalandırdıktan sonra primleri tahsil edilen sigortalılık süresinin tahsis işlemleri sırasında iptalinin, evrensel nitelikte olan ve Medeni Kanunun 2. maddesinde anlamını bulan iyi niyet kurallarına aykırı bulunduğunu gerekçe göstererek davacının talebinin kabulüne karar verilmiştir.

Özel dairece; yukarıda açıklanan gerekçelerle karar bozulmuş; mahkemece, önceki hükümde direnilmiştir.

Davacının, uyuşmazlık konusu dönemde, prim ödemesinde bulunmadığı, bu döneme ait borcunu 19.9.1997 ve 09.10.1997 tarihlerinde toplu olarak ödediği ve tahsis talebinde bulunduğu 30.5.2006 tarihinde, prim borcunun olmadığı, hususlarında taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır.

Açıklanan maddi olgu, iddia ve savunma ile bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının, ihtilaf konusu dönemde sigortalılık şartlarını taşıyıp taşımadığı; sigortalılık şartlarını taşımadığının kabul edilmesi halinde, bu dönemin priminin ödenmiş olması hali dikkate alınarak primi ödenen sürelerin sigortalı olarak değerlendirilip, değerlendirilmeyeceği noktalarında toplanmaktadır.

Somut olayın özelliklerine girmeden önce, konuya ilişkin genel düzenlemelere değinmenin faydalı olacağı düşünülmüştür;

01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 Sayılı Yasa'nın 24. ve 25. maddelerinde "…kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler..."; "meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren" zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.4.1979 gün ve 2229 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, "kendi adına ve hesabına" çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir.

20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak "...gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar" için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, "kendi adına ve hesabına bağımsız olarak çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar" kayıt oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadırlar.

Ne var ki; 1479 Sayılı Yasaya 2654 Sayılı Yasa ile eklenen Ek Geçici 13. madde ile, "...sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olanların her türlü hak ve mükellefiyetleri bu Kanunun yürürlüğe girdiği (20.4.1982) tarihinde" başlayacaktır hükmü getirilmiştir
22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikte ise, bu kez; "gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlar" dan, gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.

619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen düzenlemelerin, anılan KHK'nin Anayasa Mahkemesi'nce iptalinden sonra 4956 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle bu kez; gerçek ve basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyet tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkarlar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıt olanlar ise, talep tarihinden itibaren zorunlu sigortalı olarak Yasa kapsamına alınmışlardır.

Gerçekten, 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 Sayılı Yasa'nın 24.maddesine göre; bir kimsenin, zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olması için, meslek kuruluş kaydı ile birlikte, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışması gerekmektedir. 

Öte yandan; 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 Sayılı Yasa'nın 6.maddesi ile değişik 1479 Sayılı Yasa'nın 24.maddesinde, zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olmak için, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi mükellefi olması, gelir vergisinden muaf olanlarında meslek kuruluşuna kayıtlı olması hükmü yer almaktadır. 

Görüldüğü üzere; 20.04.1982 tarihinde yapılan değişiklikle; değişiklikten, önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılıklarına son vermemekte; değişikliğin yürürlüğe girdiği, 20.04.1982 tarihinde, Bağ-Kur'a yeni kayıt ve tescil edilecekler için yeni, düzenlemeler öngörmektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne, yasaca ve hukukça olanak olmadığı ortadır. Kaldı ki, 2654 Sayılı Yasa'nın 6. Maddesi ile 1479 Sayılı Yasa'nın 24. Maddesinde yapılan değişiklikte, vergi mükellefi olmayan vergiden muaf olanlardan, kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olanlarında, zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılacağı açıktır.

Somut olaya gelince;

Davacının, vergi kaydına istinaden 01.01.1983 tarihinde TV ve radyo tamircisi olarak, birinci basamaktan kaydının yapıldığı, Midyat Vergi Dairesi'ne bağlı olarak 01.06.1980 ila 05.04.1982 tarihleri ile 01.01.1983 ila 14.04.1993 tarihleri arasında ve 02.07.1997 tarihinden itibaren kesintisiz devam eden vergi mükellefiyetinin bulunduğu sigorta sicil dosyasından anlaşılmaktadır.

Davacı ile ilgili olarak, M...... Esnaf ve Sanatkarlar Odası tarafından düzenlenen belgelerde çelişki görülmesi üzerine, Kurum tarafından meslek kuruluşunun defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapıldığı ve inceleme sonucu düzenlenen 02.10.1997 tanzim tarihli tutanağın düşünceler kısmında; davacının 14.03.1990 tarihinde kaydının yapıldığı, 14.04.1993 tarihinde istifa ettiği ancak yönetim kurulu kararına rastlanılmadığından üyeliğinin devam ettiği kanaatine varılmıştır. 

Böylece; Kurum tarafından sigortalılığı iptal edilen dönemde, davacı; davalı Kurum tarafından sigortalı olarak kabul edilmiştir. Davacı, 16.05.1997 tarihinde yürürlüğe giren 4247 Sayılı Yasa'nın 3. Maddesi gereğince süresi içerisinde olduğu halde Kuruma af kanunundan yararlanmak isteği ile başvurarak ödemede bulunması gerekirken; sigortalı olduğu inancında olduğundan, bunu yapmamış ancak ihtilaf konusu dönemde dahil olmak üzere geçmişe dönük tüm borçlarını 19.09.1997 ve 09.10.1997 tarihlerinde ödemiştir.

Her ne kadar; 1479 Sayılı Yasa'da geçmiş Bağ-Kur hizmetlerinin tesbitine olanak tanıyan bir düzenleme bulunmamakta ise de; dava konusu olayda olduğu gibi, uyuşmazlık konusu dönemin önce kabul edilip sonra iptal edilmesi karşısında Bağ-Kur hizmetinin tespiti değil, kurum işleminin iptalinin amaçlandığının kabulü gerekir.

Hal böyle olunca; uyuşmazlık konusu döneme ilişkin primler Kurumca tahsil edilip uzun süre kullanılmış ise bu halde davalı Kurum'un yapmış olduğu iptal işleminde iyiniyetli olduğu kabul edilemez. Daha açık ifadeyle; davacıyı kendi hatalı işlemi nedeniyle yıllarca sigortalı sayan Kurum'un, davacıya sigortalı olduğu inancını verdikten sonra yaptığı yanlışlığın farkına vararak sigortalılık süresini indirmesi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde düzenlenmiş olan "herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda bulunduğu" ilkesine aykırı bulunduğu belirgindir. 

Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 01.10.1997 gün ve 1997/10-578-758, 03.12.2008 gün ve 2008/1-732-736, 23.05.2001 gün ve 2001/21-420-430, 11.11.2009 gün ve 2009/10-412-510 sayılı kararlarında da aynı prensipler benimsenmiştir.

Tüm bu açıklamalar ışığında; davacının 16.04.1993 ila 25.6.1997 tarihleri arasında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerektiği söz götürmez. Direnme kararı bu nedenle usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.

Ne var ki; davacının yaşlılık aylığına prim ödeme gün sayısı yönünden hak kazanıp kazanmadığı bakımından Özel Dairece inceleme yapılmamış olduğundan bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davaya konu edilen dönemde sigortalılığın tespitine ilişkin, DİRENME UYGUN OLUP; davalı SGK vekilinin yaşlılık aylığının bağlanmasına ilişkin karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için DOSYANIN 10.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 03.02.2010 gününde, oybirliği ile karar verildi.

 

Yorum Gönder